Mısır halkı, hükümet yanlısı kanallarda 2013’ten beri yasaklı olan Türk dizilerinin izlenmemesi için yeni bir uyarı aldı. Uyarı bu kez ülkenin fetva kurumu olan Dar El İfta’dan geldi. Mısır-Türkiye geriliminin yükseldiği bir ortamda açıklama yapan Dar El İfta, sosyal medyada tartışmalara neden olurken, Türk dizilerine yönelik ikazın siyasi bir kurumdan değil dini bir kurumdan gelmesi şaşkınlık yarattı.
Al-Monitor’un konuya ilişkin sorularını yanıtlayan Meclis Güvenlik Komisyonu Başkanı Kemal Amir, “Dar El İfta bir devlet kurumudur ve ulusal güvenliğin korunması onun başlıca görevlerinden biridir. Türk dizileri tarihi gerçekleri saptırıyor, yanlış bilgiler yayıyor. Türkiye açıkça yasadışı Müslüman Kardeşler örgütünden yana tutum alıyor, kendi menfaatlerini gözetiyor. Dini olsun veya olmasın bizim kurumlarımız da menfaatlerimizi gözetmek zorunda” diye konuştu.
Dar El İfta’nın Küresel Fetva Endeksi’nde 3 Şubat’ta yayınlanan açıklamada “Diriliş Ertuğrul” ve “Kurtlar Vadisi” gibi popüler Türk dizileri örnek gösterilerek Türkiye’nin “yumuşak güç” ile “Orta Doğu’da nüfuz alanı oluşturmaya” çalıştığı belirtildi. Ayrıca, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Osmanlı’yı canlandırmak ve daha önce Osmanlı idaresinde olan Arap ülkeleri üzerinde hegemonya kurmak istediği öne sürüldü.
Türkiye’de Aralık 2014’te yayına giren ödüllü “Diriliş Ertuğrul” dizisi, Osmanlı İmparatorluğu’nun kurucusu Osman Gazi’nin babası olan Ertuğrul Gazi’nin 13. yüzyıldaki kahramanlık öykülerini anlatıyor. Ertuğrul Gazi, İslamiyet davası için Haçlılar ve Bizanslılar dâhil birçok düşmanla mücadele eden bir savaşçı olarak resmediliyor.
“Kurtlar Vadisi” ise gerçek kimliğini gizleyerek Türkiye’deki mafyaya sızan, Türkiye ve komşu ülkelerde operasyonlar gerçekleştiren bir Türk istihbarat görevlisini anlatıyor.
Dar El İfta’nın açıklamasında Erdoğan ve destekçileri kastedilerek şu ifadelere yer verildi: “Onlar, halklara ve milletlere, hilafetin lideri oldukları, dünyanın dört bir yanındaki Müslümanlara sahip çıkmaya mükellef oldukları, baskı ve adaletsizlikten kurtuluşun kendilerinde olduğu anlayışını ihraç ediyor, ayrıca İslam hukukunu uygulamak istiyorlar.”
Açıklamada Erdoğan’la terörist gruplar arasında paralellik kurularak “Türk Cumhurbaşkanı ve destekçileri askeri operasyonlarına kılıf olarak genel anlamda dini söylemleri, özel olarak da fetvaları kullanmaktan geri durmuyorlar” denildi.
Medya uzmanı Amr Kura Dar El İfta’nın açıklamasını Mısır’la Türkiye arasında gerilimin arttığı bir dönemde devlet makamlarına “yaranma çabası” olarak görüyor.
Mısır-Türkiye ilişkileri, Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi’nin 2013’te devrilmesinin ardından Ankara’nın Müslüman Kardeşler liderlerine kucak açmasıyla kötüye gitti. Mısır’da 2011’deki halk ayaklanmasının ardından iktidara yükselen Müslüman Kardeşler hareketi, Eylül 2013’te yasaklandı ve terör örgütü ilan edildi.
Ancak sürtüşmeler Türkiye’nin Müslüman Kardeşler’e desteğiyle sınırlı değil. Erdoğan sık sık Mısır Cumhurbaşkanı Abdül Fettah El Sisi’ye yükleniyor. Sisi’ye “gayrimeşru tiran” diyen Erdoğan, geçen sene de Mısır’daki idamlar üzerine Sisi yönetimini “totaliter yapı” olarak niteledi. 2015’te Mısır başsavcısının öldürülmesinde yer aldıkları gerekçesiyle ölüm cezası alan dokuz kişinin idam edilmesi üzerine konuşan Erdoğan, Sisi’yi kastederek “Ben böyle bir kişiyle asla görüşmem” dedi.
Erdoğan “şaibeli” dediği Mursi’nin ölümü nedeniyle de Mısır yönetimine yüklendi. Mısır Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Ahmed Hafız bu suçlamalara cevap verirken Türkiye’yi “bölgedeki terörün destekçisi” olmakla itham etti. Sözcü, Erdoğan’ın “ironik” beyanlarının “dikkatleri, azalan halk desteğinden ve son dönemdeki iç ve dış yenilgilerinden başka yöne çekmeye çalışan çaresizce bir girişim” olduğunu söyledi.
Türkiye parlamentosunun geçtiğimiz ay BM destekli Fayiz El Sarrac hükümetini desteklemek üzere Libya’ya asker göndermeyi öngören tezkereyi onaylaması, Mısır-Türkiye ilişkilerinde gerilimi yeniden yükseltti. Mısır Sarrac’ın rakibi General Halife Hefter’i destekliyor ve isyancı komutanın “Libya’nın aşırıcılığa karşı yegâne kalesi olduğunu” savunuyor. Türkiye’nin Libya’ya müdahil olmasına sert bir şekilde karşı çıkan Mısır, böyle bir askeri sevkiyatın Akdeniz bölgesinde istikrarı olumsuz etkileyeceği uyarısında bulundu.
Dar El İfta’nın Türk dizilerine yönelik uyarısı, diplomatik ilişkilerin seviyesinin düşürülmesi, Mısırlı vekillerin Türk ürünlerini boykot çağrıları, Müslüman Kardeşler’in Türkiye merkezli kanallardan Mısır yönetimine karşı karalama kampanyası yürütmesi gibi karşılıklı adımlar dizisine bir yenisini daha eklemiş oldu. Son olarak 14 Ocak’ta Anadolu Ajansı’nın Kahire bürosuna düzenlenen baskında biri Türk vatandaşı dört ajans çalışanı gözaltına alınmış ve teröre destek iddiasıyla devlet güvenlik makamlarına sevk edilmişti.
Kura’ya göre “Türk televizyon dizileri alenen propaganda yapıyor ve Türkiye’deki rejim tarafından tarihi yeniden yazmak için kullanılıyorlar. Türkler genelde kahraman rolünde oluyor. Diziler, gerçek ile kurguyu pek çok zaman ayırt edemeyen eğitimsiz kitlelerin kalbini kazanmakta başarılı olabilir ama eğitimli seyirciyi kandıramaz.”
Türkiye’ye yönelik haset duygularının da etkili olabileceğini söyleyen Kura, şöyle devam etti: “Türk dizileri müthiş doğal manzaralar, muhteşem saraylar gibi nefes kesici görüntülerle Arap ülkelerinden Türkiye’ye ziyaretçi çekiyor. Bu bağlamda Türkiye turizmde Mısır için çok güçlü bir rakip hâline geliyor.”
Netflix’te yayınlanan bahsi geçen iki aksiyon dizisi dâhil Türk dizileri Mısır’da büyük rağbet görüyor. Türk dizilerinin Mısır’da ve diğer Arap ülkelerinde bu kadar sevilmesini gözlemciler birden fazla faktöre bağlıyor. Bunların başında kültürel yakınlık, özellikle de ortak aile değerleri geliyor. Nüfusu çoğunlukla Müslüman olan Türkiye’de ve Arap ülkelerinde aile bağları güçlü oluyor ve genelde ailenin geçimini sağlayan kişi olan baba saygı duyulan, otoriter bir figür oluyor. Türk dizilerindeki geniş aileler de farklı nesillerin iç içe yaşadığı Arap ailelerine benziyor. Bunun yanı sıra Arap dünyasındaki milyonlarca kadın izleyici Türk dizilerindeki kadınlarla kolaylıkla bağ kuruyor, hatta onlardan güç alabiliyor. Bu dizilerde pek çok zaman zoraki evlilikler, tecavüz, boşanma, evlilik dışı ilişkiler gibi hassas konular işleniyor. “Gümüş” ve “Aşk-ı Memnu” gibi diziler Arap dünyasındaki birçok kadına, eş seçimi, çalışıp çalışmama, çocuk sahibi olup olmama gibi kendi hayatlarını ilgilendiren konularda kendi kararlarını vermeleri için ilham oldu.
Türk yapımları Mısır kanallarında yasaklı hâle geldikten sonra Mısırlılar dizileri Suudi sermayeli MBC gibi başka Arap uydu kanallarından seyretmeye devam ettiler. Ancak Mart 2018’e gelindiğinde o güne kadar Türk dizilerinin iştahlı bir alıcısı olan Suudi Arabistan, Türk dizilerine son verip Arap ve Latin Amerika dizilerinden yana tercih yaptı. Yorumcuların “Türkiye’nin yumuşak gücüne darbe” olarak nitelediği bu karar, Türkiye’nin Müslüman Kardeşler’e desteği nedeniyle Suudi Arabistan’la ilişkilerinin belirgin bir şekilde bozulması üzerine geldi. Türkiye ayrıca Katar ile Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri ve Mısır arasında patlak veren krizde Katar’ın tarafını tutmuş, “terörü desteklediği” gerekçesiyle komşularının ambargosuna uğrayan Katar’a gıda sevkiyatlarıyla destek olmuştu.
Suudilerin kararını destekleyen isimlerden biri, MBC Mısır kanalında güncel siyasi, toplumsal ve ekonomik konuların tartışıldığı bir program sunan Mısırlı yayıncı Amr Edib idi. Edib, Türkiye’nin “Arap dünyasını kullanarak” dizi ihracatından büyük kazanç elde ettiğini söyledi.
Nitekim Türkiye 2019 yılında da dünyanın en büyük dizi ihracatçıları arasında yer aldı. Dizilerden elde edilen gelir 350 milyon doları buldu. Diziler, ağırlıkla Orta Doğulu olan izleyici kitlesine Arap seyirciye göre uyarlanmış halde Arapça seslendirmeyle sunuluyor.
Kura’ya göre Dar El İfta gibi yasaklara başvurmak yerine, Osmanlı döneminin Türk dizilerindeki yorumuna karşı “tarihi olaylara bizim bakış açımızı yansıtan yüksek kaliteli Mısır yapımları” olmalı. Bu konuda Mısır’ın yetersiz kaldığına işaret eden Kura, “Bugüne kadar Osmanlı dönemine ilişkin Türk anlatısına meydan okuyan tek Arap yapımı, 40 milyon dolar bütçeli ‘Ateş Krallıkları’ oldu. O da Mısır’ın değil, Körfez’in finanse ettiği bir girişim” diye konuştu.
MBC’de kasımda yayınlanmaya başlayan “Ateş Krallıkları” dizisi, Suudi basınına göre “Osmanlı’nın zulümlerini gözler önüne sermeyi” amaçlıyor. Türkiyeli yorumcular ise Arap topraklarında 500 yıl önceki Osmanlı yönetimini anlatan diziyi, “Direniş Ertuğrul” ile oluşan “olumlu Türkiye algısına” karşı Suudi propagandası olarak görüyor. Türkiye’nin devlet televizyonu TRT, diziyi “Körfez’deki otokratların Osmanlı’yı kötü gösterme çabalarının parçası” olarak tanımlıyor.
Taraflar tarihe dair farklı anlatılar ortaya koyarken kesin olan bir şey varsa o da şu: Kültürel alan Türkiye ile Mısır arasındaki kavgada giderek yeni bir savaş sahasına dönüşüyor.