KAHİRE — BAE yapımı “Ateş Krallıkları” dizisinin başarısının ardından Mısır’da pek çok yazar, yapımcı ve yönetmen Osmanlı’nın haşmetini yansıtan popüler Türk dizilerine rakip çıkacak konular bulmaya çalışıyor. 2007’den kalma bir projenin tozlu raflardan indirilmesi, bu arayışta başarının anahtarı olabilir. Projenin merkezinde, kendi hanedanını kurmak ve Mısır’ı Osmanlı’dan bağımsız kılmak için Bâb-ı Âli’ye isyan bayrağını açan Mısır Valisi Kavalalı Mehmet Ali Paşa’nın hayatı var.
1805’te Mısır valiliğine atanan Mehmet Ali Paşa (1769-1849) Mısır’da idari, ekonomik ve askeri reformlar başlattı. Amacı, başında kendisinin bulunduğu, sonra da varisleriyle sürecek bir hanedan kurmaktı. Mısır’da modernleşmeyi başlatan isim olarak bilinen Mehmet Ali Paşa’nın bu konuda Osmanlı İmparatorluğu’nda takdir kazandığı pek söylenemez, özellikle de Sultan’ın ordularını 1833 ve 1839’da iki kez yenilgiye uğrattıktan sonra.
Mehmet Ali Paşa’yı konu alan bir film ya da senaryonun, “Ateş Krallıkları” dizisinde olduğu gibi Osmanlı’yı Mısır’da “işgalci” olarak göstermesi bekleniyor. Kasım 2019’da bir Suudi kanalında gösterilmeye başlayan Peter Webber yönetmenliğindeki dizi, Mısır’da 1250’den 1517’ye kadar süren Memluk yönetiminin son hükümdarı Tomanbay’ın Osmanlı’ya direnişini anlatıyor. Sezon Tomanbay’ın ölümüyle son bulsa da Tomanbay, istilacı Yavuz Sultan Selim’e karşı bir kahraman olarak gösteriliyor.
Ancak Mısır’da bile BAE dizisinin Tomanbay’ı yüceltmekte aşırıya kaçıp kaçmadığı sorgulandı. Örneğin El Vesela haber sitesinde yazan Muhammed Mahluf 23 Aralık’taki makalesinde “Bu dizi Tomanbay’ı niçin simgeleştiriyor? Tomanbay ne yaptı? Mısır’a zafer mi kazandırdı? Osmanlı’yı mağlup mu etti? Hayır, bunların hiçbirini yapmadı” diye yazdı. Mahluf, “Osmanlı’yı yenme” temasıyla bir film veya dizi çekilecekse Mehmet Ali Paşa’yı ve yine Osmanlı’yı yenerek Mısır’ın hükümranlığını Suriye’deki yukarı Fırat Vadisi’ne kadar genişleten, Astana’nın kapısına dayanan oğlu İbrahim Paşa’yı anlatmak gerektiğini savundu.
Arabi21 yazarı Selim Azuz ve El Cezire Mübaşir yazarı Samir El Arki de 1517’de hilafet sancağını Memlûklülerden alan Osmanlı İmparatorluğu’nun en güçlü, en etkili karşıtının Mehmet Ali Paşa olduğu görüşünü paylaştılar. Diktatör olmakla birlikte Mehmet Ali Paşa’nın Mısır ve Suriye’de Osmanlı’ya kafa tutabildiğini vurgulayan iki yazar da aslında Sünni İslam’ın sözcüsü olma iddiasındaki Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a sempati duyan isimler.
Mehmet Ali Paşa’nın hayatını beyazperdeye aktarma girişimleri yeni değil. 2007’de tarih araştırmacısı ve senarist Lemis Gaber bir senaryo yazmakta olduğunu, filmin yönetmenliğini Hatem Ali’nin üstleneceğini, Mehmet Ali Paşa’nın da eşi Yahya El Fahrani tarafından canlandırılacağını söylemişti. Ocak 2009’da, o dönem Mısır’ın en büyük yapım şirketlerinden biri olan Good News, Gaber’in senaryosunu satın aldığını ve filmi çekeceğini açıklamıştı.
Good News, projenin bütçesini o dönem 8.7 milyon dolara tekâbül eden 48 milyon Mısır Lirası olarak açıklamış, dekor ve sahne donanımlarına 6 milyon; at, binici ve savaş sahnelerine de 15 milyon Mısır Lirası ayrıldığını belirtmişti. Bu bütçe Mısır sinema tarihinde bir rekor anlamına geliyordu. Ne var ki şirket daha çekimlere başlayamadan iflas etti.
2010’a gelindiğinde King Tut Stüdyosu Gaber ile senaryoyu diziye dönüştürmek için anlaştığını, Ramazan ayında yayınlanacak dizinin Gaber’in yönetmen oğlu Şadi El Fahrani tarafından çekileceğini duyurdu. İlginçtir ki bu şirket de projeye başlayamadan battı.
Kimliğinin saklı kalmasını isteyen Fahrani ailesine yakın bir kaynağa göre aile, diziyi yakın bir gelecekte hayata geçirmek umuduyla Mısırlı ve başka bazı Arap şirketleriyle tekrar görüşmelere başlamış durumda. Kaynak, “Tarihteki Mısır-Osmanlı/Türk çatışmasının önemi konusunda farkındalık artınca ‘Ateş Krallıkları’ dizisinin bütçesi gibi büyük bütçeler artık bulunur oldu ve bu da fırsatları artırıyor” dedi. Ancak hangi yapım şirketleriyle görüşüldüğünü açıklamak istemedi.
Al-Monitor’un telefonla ulaştığı Şadi El Fahrani de görüşmeler hakkında somut bilgi vermek istemezken, senaryoyla geçmişte de bugün de pek çok şirketin ilgilendiğini söyledi. Asıl meselenin bütçe olduğunu vurgulayan Fahrani, “Bu şirketlerden biri bütçeyi sağlayabilirse diziyi çekmeye hemen başlayabiliriz” dedi.
Damanhur Üniversitesi’nde çağdaş tarih dersleri veren İman Abdül Tavab’a göre Mehmet Ali Paşa’nın Vahhabi hareketiyle çatışmış olması nedeniyle Suudi MBC ve BAE’nin Genomedia şirketi gibi akla ilk gelen Körfez yapımcılarından finansman sağlanması zor görünüyor. Mehmet Ali Paşa ve oğlu İbrahim Paşa 1818 Diriye Muharebesi’nde Vahhabileri bozguna uğratmışlardı. Vahhabi emirliği yıkılırken kurucusu olan Suudi ailesi de adeta yok edildi.
Al-Monitor’a konuşan Abdül Tavab, dizinin hayata geçirilebileceğini sanmadığını çünkü Kavalalı’nın bir Osmanlı paşası olarak Suudilerle kanlı bıçaklı olduğunu, oğlu İbrahim Paşa’nın da birinci Suudi devletinin prensi Abdullah Bin Suud’u İstanbul’a idama gönderdiğini ve bu devletin de böylece sona erdiğini kaydetti.
Suudi Kralı Selman Bin Abdülaziz’in 2016’daki Kahire ziyareti sırasında da diplomasiye İbrahim Paşa’nın gölgesi düşmüştü. Sosyal medyada yayılan fotoğrafta İbrahim Paşa’nın Kahire’deki heykelinin örtüyle kapatıldığı görülüyordu. Tarihi Eserler Bakanlığı örtünün gerekçesi olarak heykelin bakımdan geçtiğini öne sürdü.
Mısır Sinema Eleştirmenleri Derneği’nden Tarık Dusuki’ye göre, Suudi Veliaht Prensi Muhammed Bin Selman’ın kültürel ve sanatsal etkinliklerin önünü açmayı planladığı, Suud Hanedanı ile Vahhabi din teşkilatı arasındaki tarihsel mutabakatı kırmak istediği bir dönemde Körfez şirketleri Mehmet Ali Paşa projesi gibi sanatsal projelere daha açık olabilir.
Dusuki’ye göre Mehmet Ali Paşa’yı yücelten bir film veya diziye asıl Mısır’dan tepki gelebilir. Paşanın Mısır halkı nezdinde tartışmalı bir isim olduğunu vurgulayan Dusuki, 23 Temmuz 1952’de krallığı devirmek için harekete geçen devrimci subay hareketinin Mehmet Ali Paşa ve soyunu itibarsızlaştığını vurguladı.
“Paşa’nın Son Günleri” isimli kitabın yazarı Raşa Adli de aynı fikirde. 2020 Uluslararası Arap Edebiyatı Ödülü’nün uzun listesinde yer alan roman, Mehmet Ali Paşa’nın yaşamının son evresini anlatıyor. Kitap, Fransız arşivlerine dayanarak paşa hakkında dört kitap yazan Fransız tarihçi Caroline Gautier-Kurhan’ın çalışmalarına atıfta bulunuyor.
Fransız tarihçinin çalışmaları sayesinde farklı bir bakış açısı kazandığını vurgulayan Adli, “Bu çalışmalar bana Mehmet Ali Paşa’nın hayatını farklı açılardan gösterdi. Bu açılar bizim araştırmacı ve tarihçilerimizde yok. Zira onlar, Temmuz 1952’den sonra, okul çağından itibaren kafalarımıza paşanın kanlı ve zalim biri olduğunu aşılamaya çalıştılar” dedi.