İsrail Başbakanı Yair Lapid geçtiğimiz günlerde Türkiye’yle tam diplomatik ilişkilerin yeniden kurulacağını ve iki ülkenin dört yıl aradan sonra karşılıklı büyükelçi atama kararı aldığını duyurmuştu.
Gazze Şeridi’nde 30 Mart 2018’de Toprak Günü vesilesiyle başlayan ve “dönüş yürüyüşleri” olarak anılan gösterilerde İsrail’in onlarca Filistinliyi öldürmesi üzerine Türkiye İsrail’deki büyükelçisini geri çağırmıştı.
Lapid 17 Ağustos’ta Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’la yaptığı telefon görüşmesinden sonra Twitter’dan paylaştığı mesajda “Türkiye’yle diplomatik ilişkilerin yeniden başlaması, bölgesel istikrar için önemli bir etmen ve İsrail vatandaşları için önemli bir ekonomik gelişmedir. İsrail’in dünyadaki konumunu güçlendirmek için çalışmaya devam edeceğiz” dedi.
Aynı gün Ankara’da bir basın toplantısında konuşan Türk Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Türkiye ile İsrail arasındaki diplomatik ilişkilerin karşılıklı olarak yeniden en üst düzeye çıkarılması kararı çerçevesinde Tel Aviv'e büyükelçi atama kararı aldıklarını teyit etti.
İkili ilişkilerin geliştirilmesi için büyükelçi atamasının önemli olduğunu vurgulayan Çavuşoğlu, atanacak isimlerin daha sonra belli olacağını söyledi ve ekledi: “Filistin, Kudüs ve Gazze’nin haklarını savunmaya devam edeceğiz ve bu konuda mesajlarımızın büyükelçi seviyesinde Tel Aviv'e iletilmesi de önemli."
Çavuşoğlu 23 Ağustos’ta Haber Global kanalına verdiği mülakatta ise İsrail’le normalleşmenin Türkiye’nin Orta Doğu’daki politikalarını değiştireceği anlamına gelmediğini belirtti ve şu ifadeyi kullandı: “Filistin’de gerek Cumhurbaşkanı [Mahmud Abbas] gerek Hamas tarafında bizim İsrail'le ilişkilerimizin normalleşmesini istiyorlar. Bu diyalog sayesinde Filistin davasını daha iyi savunacağız. Filistin davası konusunda Türkiye’nin taviz vereceği anlamına gelmesin.”
Ankara’da Abbas’ı kabul eden Erdoğan da Twitter’dan şu açıklamayı yaptı: “İsrail’le ilişkilerimizde atılan adımlar Filistin davasına desteğimizi hiçbir şekilde azaltmayacaktır. Aksine bu adımların Filistin meselesinin çözümüne ve Filistin halkının durumunun iyileştirilmesine katkı sağlayacağını Filistinli kardeşlerimiz de ifade ediyorlar.”
Hamas ise aynı gün yaptığı açıklamada İsrail-Türkiye normalleşmesine olumlu baktığını yalanladı. Açıklamada, “Ulusal ilkelerimize, Filistin, Arap ve Müslüman halkların menfaatlerine aykırı olan her türlü normalleşme biçimlerini tümden reddettiğimizi bir kez daha tekrarlıyoruz” denildi.
İsrail Cumhurbaşkanı İsaac Herzog’un marttaki Ankara ziyaretini izleyen yakınlaşma sürecinde İsrael Hayom gazetesi Türkiye’de bulunan onlarca Hamas mensubunun ülkeden ayrılmasının istendiğini, bazı Hamas üyelerinin de Türkiye’ye girişinin engellendiğini yazdı. 26 Nisan tarihli habere göre ismi açıklanmayan Filistinli bir kaynak, Türkiye ekonomisinin kötüye gittiğini, ulusal paranın çökmesiyle fiyatlarda yükseliş ve alım gücünde gerileme yaşandığını vurgulayarak, “Türk politikasındaki değişim Ankara üzerindeki ağır ekonomik baskıdan kaynaklanıyor” dedi. Haberin devamında “Bu durum, Ankara’yı uluslararası ve bölgesel ilişkilerinde pozisyon değiştirmeye itiyor. Hamas’ın Türkiye’deki varlığı da bundan etkilenebilir” ifadesi yer aldı.
İbranice yayın yapan Makan kanalı ise 27 Ağustos’ta İsrail’in Ankara’daki maslahatgüzarı İrit Lillian’ın ikili ilişkilerin gelişmesini engelleyen başlıca sorun olarak İstanbul’daki Hamas ofisini gösterdiğini aktardı. Lillian, “Hamas terör örgütüdür. İsrail’in Türkiye’den bu ofisi kapatmasını, mensuplarını ülkeden göndermesini beklediği bir sır değil” şeklinde konuştu.
Lillian’ın sözlerine Hamas’tan herhangi bir yorum gelmedi.
Erdoğan 2018’de İsrail’e “terör devleti” demişti. İsrail’in Gazze Şeridi’ne yönelik 5-7 Ağustos’taki saldırılarda ise Türkiye ateşkes için arabulucu rolü oynadı. Hamas olaylara müdahil olmazken saldırılarda 49 Filistinli hayatını kaybetti.
Hamas, hareketin siyasi lideri İsmail Haniye’nin 8 Ağustos’ta Çavuşoğlu ile telefonda görüştüğünü açıkladı. Açıklamaya göre Çavuşoğlu Filistin meselesinin Türkiye’nin öncelikleri arasında yer aldığını, Türkiye’nin “kararlı ve daimi bir şekilde” Filistin halkının yanında olduğunu, Kudüs başta olmak üzere Filistinlilerin haklarına destek verdiğini söyledi.
Al-Monitor’un sorularını yanıtlayan Hamas Sözcüsü Hazım Kasım Türkiye’de bulunan Hamas mensuplarına “ülkeden ayrılın” dendiğini yalanladı. Hamas mensuplarının Türkiye dâhil farklı ülkelerde bulunmaya devam ettiğini vurgulayan Kasım, Hamas’ın İsrail’le her türlü normalleşmeye karşı olduğunu, bu duruşunu değiştirmeyeceğini, aksi halde Filistin davasının zarar göreceğini ve “İsrail işgalinin Filistin halkına karşı daha büyük suçlar işlemeye cesaret bulacağını” söyledi.
Türkiye’de yaşayan Hamas’a yakın siyasi yorumcu İbrahim El Madhun Al-Monitor’a yaptığı değerlendirmede “İsrail-Türkiye normalleşmesinin Hamas’a etkilerini konuşmak için henüz erken” dedi.
İstanbul merkezli Filistin İletişimciler ve Medya Derneği’nin (FİMED) müdürü de olan Madhun, Türkiye’nin dış ilişkilerini dengelemekte oldukça mahir olduğunu vurgulayarak, “Erdoğan 23 Ağustos’ta Abbas’ı kabul etti ve bu da Ankara’nın dış ilişkilerini menfaatlerini koruyarak yönetebildiğini gösteriyor” dedi.
Madhun’a göre Türkiye’nin Hamas mensuplarına karşı sertleştiğine dair haberler İsrail’in Hamas’ı baskı altında tutmak için yaydığı söylentilerden ibaret. Madhun, “Hamas, işgal altındaki topraklarda, yani Gazze, Batı Şeria ve Kudüs’te Filistin halkının bir unsurudur, Filistin diasporasının ve Suriye, Lübnan ve Ürdün’deki kampların parçasıdır” dedi.
Gazzeli yazar ve siyasi yorumcu Visam Afife ise Al-Monitor’a şöyle konuştu: “Hamas’ın Türk topraklarındaki faaliyetleri konusunda Hamas ile Türkiye arasında bir mutabakat var. Bunlar silahlı boyutla ilgili değil, Filistin davasını destekleyen siyasi çalışmalarla sınırlı. Yine de bu, Türkiye’yi zor durumda bırakabilir ve İsrail’le normalleşmenin ardından Hamas’a karşı tedbir almaya itebilir.”
İran, Suriye rejimi ve Lübnan’daki Hizbullah’ın oluşturduğu direniş eksenine Türkiye’nin dâhil olmadığını hatırlatan Afife, Ankara’nın Türkiye’deki Hamas varlığını azaltmaya çalışabileceğini ancak “Filistin’in en büyük direniş hareketi ve 2006 meclis seçimlerindeki ezici zaferinden bu yana Filistin siyasetinde önemli bir oyuncu olan Hamas’la ilişkilerini feda edecek kadar ileri gitmeyeceğini” belirtti.
Hamas’ın bölgedeki müttefiklerinin farklı rolleri olduğunu vurgulayan Afife, “İran’ın Hamas’ı askeri olarak desteklediği ortada. Türkiye ise siyasi destek ve insani yardımlar sağlıyor. Katar da hibeler yoluyla hem mali hem de siyasi destekte bulunuyor. Bu çeşitlilik Hamas’ın yurtdışındaki varlığının korunmasına yardımcı olacak” dedi.
Gazze El Ezher Üniversitesi’nde siyaset bilimi profesörü olan Muhaymer Ebu Sada’ya göre “İsrail-Türkiye ilişkilerinin normalleşmesi, Hamas için hem olumlu hem olumsuz etkiler doğuracak. Olumlu yanı şu ki Türkiye iki taraf arasında arabulucu rolü üstlenebilecek. Öte yandan, 26 Nisan’da Türkiye’nin Hamas mensuplarının ülkeyi terk etmesini istemesinden görüldüğü üzere Hamas’ın silahlı kanat liderleri Türkiye’de artık hoş karşılanmayacak.”
Siyasi kanat yöneticilerinin Katar’da da yaşadığını anımsatan Ebu Sada, “Bu da Türkiye-İsrail normalleşmesinin Hamas’ın yurtdışındaki varlığını etkilemeyeceği anlamına geliyor” dedi.