Başkent Ankara’nın ev sahipliği yaptığı “Tarihi Dokumak: Bir Kentin Gizemi” isimli serginin en büyük sürprizi Hollanda’nın Rijksmuseum koleksiyonunda yer alan “Ankara Manzarası” isimli yağlı boya tablo. 18’inci yüzyılda yapıldığı tahmin edilen tablonun başkent Ankara’ya ait en eski resim olduğu düşünülüyor.
Hollanda’nın Ankara Büyükelçiliği’nin katkılarıyla iki asır aradan sonra ilk kez Ankara’ya getirilen tabloda, Ankara Kalesi’nin genel bir görüntüsünün yanı sıra pazar alanı, kervanlar ve Ankara keçileri de resmediliyor. Ankara keçilerinin tiftiğinden elde edilen ve dünyanın dört bir yanına ün salan Ankara sofunun tarihine ışık tutan ve Koç Üniversitesi Vehbi Koç Ankara Araştırmaları Merkezi ile Rahmi Koç Müzesi’nin iş birliğiyle açılan sergi, izleyenleri kısa ama keyifli bir tarih yolculuğuna çıkarıyor.
Sof dünya literatüründe ipekten daha yumuşak olmasıyla tanınan bir kumaş türü. Sadece Ankara’da yetişen Ankara keçisinin tiftiğinden elde edilebiliyor. Fransız asıllı doğa bilimci Pierre Belon sof için “Bu ülkenin keçilerinin öyle ince yünleri vardır ki insan bunların ipekten daha ince olduğu hükmüne varabilir” diyor. Evliya Çelebi de kumaşın padişahlara layık olduğunu söylüyor.
Sergide softan dokunan iki Osmanlı halısı da sergileniyor. Halılardan kırmızı çerçeveli, yeşil desenli olan Kanuni Sultan Süleyman döneminde, 1520-1566 yılları arasında sarayda kullanılmış. Sultan IV. Murat döneminde kullanılan halıda ise lacivert tonlar ağırlıkta.
Softan üretilen eserlerin renklerindeki canlılığı asırlar sonra bile hâlen korumaları ziyaretçileri şaşkına çeviriyor. Kullanılan boyaların tümü bitkilerden elde ediliyor: Safranbolu’da yetişen safran, Nevşehir’de yetişen cehri, Ankara’da toplanan çivit, aspir bitkileri ve muhabbet çiçeği bu bitkilerden sadece birkaçı. Sofun doğal boya kaynakları arasında Çanakkale’de toplanan meşe palamudu ve ceviz kabuğu da var.
Evliya Çelebi’ye göre sof üretimi oldukça zahmetli. Çelebi 17’nci asra ait seyahatnamelerinde Ankara keçisi tiftiğinin elle yolunarak elde edildiğini, temizlendiğini ve tarandığını anlatıyor. Daha sonra bu işlem makasla ve kırkım aletleriyle yapılmaya başlanmış.
Sergide Osmanlı döneminde kadınların giydiği sof elbiseler arasında üzeri taş işlemeli pembe bir şalvar göze çarpıyor. Softan yapılan elbiselerin şalvardan uzun elbiselere ve hırka ile eteklere uzanan yolculuğu Anadolu’da kadın giyiminin tarihine ışık tutuyor.
Resimler ve fotoğrafların çoğunda sokaklarda tiftik eğiren zanaatkârlar ve onlardan alışveriş yapan tüccarlar yer alıyor. Ankara sofu bu tüccarların sayesinde 16, 17 ve 18’inci asırlar boyunca Venedik, Roma, Londra, Paris ve Amsterdam pazarlarına ulaşıyor.
Sof 19. asra kadar sadece Ankara’da üretilebiliyor. Osmanlı padişahları Ankara keçisinin yurt dışına çıkarılmasını engellemek için türlü yasaklar getiriyor. Ancak yasak yine bir Osmanlı sultanı döneminde yanlışlıkla deliniyor. Rivayete göre Batı kültürüne duyduğu hayranlıkla tanınan Sultan II. Mahmut, İngiliz Kraliyet ailesine hediye olarak 11 erkek, bir dişi keçi gönderilmesini ancak keçilerin gönderilmeden kısırlaştırılmasını emrediyor. Padişah’ın talimatı yerine getiriliyor, erkek keçiler kısırlaştırılıyor ama dişi keçinin gebe olduğu fark edilmiyor. Hediyeleri kabul edilen Kraliyet üyeleri de hayvanlar için daha elverişli bir iklim olacağını düşünerek keçileri Güney Afrika’ya gönderiyor. Türkiye ve dünya tiftik üreticileri arasında popüler olan bu hikaya, daha çok rivayet olabilir ancak Güney Afrika bugün sof üretiminde dünyanın bir numaralı ülkesi. Bugün dünyadaki sof ihtiyacının yüzde 53’ünü Güney Afrika karşılarken Türkiye sadece yüzde 6’sını karşılayabiliyor.
Serginin küratörü Filiz Yenişehirlioğlu dünyanın dört bir yanına yayılan bu ürünleri bir araya getirmek için bir buçuk yıl nasıl çalıştıklarını Al-Monitor’a şöyle anlatıyor: “Yurt içi ve dışındaki müzelere mektuplar yazarak ellerindeki sof ürünlerini aldık. (...) Topkapı Sarayı’ndan Kanuni döneminden kalan yer yargıları ve diğer müzelerden ürünleri topladık. Yine de 16-17’nci yüzyıl örneklerini bulamadık.”
Peki bir zamanlar sofun tek üreticisi olan Ankara bu konumunu nasıl kaybetti? Öne çıkan sebepler arasında Ankara keçilerinin yaşam alanlarının daralması, kentleşme ve çiftçilerin hayvan üretimine ilgilerinin zayıflaması geliyor. Devletin üretimi teşvik için son yıllarda çıkardığı yasalar da işe yaramış görünmüyor.
Sergide gösterilen ve yönetmenliğini Kerime Şenyücel’in yaptığı belgeselde konuşan 90 yaşındaki sof üreticisi Bekir Özbahar’ın sözleri durumu özetliyor: “Devlet destek veriyor, biz de destek veriyoruz. Ama insanların merakı yok. Bir de bu işin adı çobanlık, çobanlık yapmak istemiyorlar.”