DİYARBAKIR – “Rejim bana ödül vermek için bir toplantı düzenlemişti. Ödülümü aldıktan sonra, çok sert bir konuşma yaptım ve salonu terk ettim.” İranlı bir Kürt olan heykeltıraş Seywan Saidian’ın yolunu Diyarbakır’a düşüren olaylar zinciri 1999 yılındaki bu toplantıyla başladı. Toplantının ardından başlayan tehditler sanatçını ülkesini terk etmesiyle sonuçlanmış. Artık Diyarbakır’da yaşayan Saidian yaşam öyküsünü Al- Monitor’a anlattı.
47 yaşındaki sanatçı İran’ın kuzeybatısındaki Mahabad’da doğmuş. Kendi deyimiyle “savaş ve göç çocuğu” olan Saidian 10 çocuklu bir ailede büyümüş. Babası bir aşiret lideriyle anlaşamadığı için Mahabad’ı terk ederek Piranşer kentine gitmiş. Saidian bunu hatırlamasa da ekonomik nedenlerle bir köye yerleşmek zorunda kaldıkları ikinci göçlerini hatırlıyor. Hayatında en fazla iz bırakan olaylar İslam Devrimi, Kürt peşmergelerin İran rejimiyle savaşları.
Daha küçük yaşlarda savaşlara tanıklık eden Saidian’ın sanat yaşamı ise hattat olan ağabeyine özenmesiyle başlamış. Yeteneğinin farkına varan Saidian, kendisini geliştirmek için Sine kentine gitmiş. Saidian o yıllarını Al-Monitor’a şöyle anlatıyor: “Sine’de ülkenin önemli sanatçılarından kurs aldım. Bu sırada çok borçlandım. Üç ay boyunca tuğla fabrikasında çalıştım. Çok zordu, parmaklarım şişiyordu. Üç ay çalışıp borcumu ödedim. Borcum bitince Mahabad’a dönmedim, çünkü orada yapacak bir şey yoktu.”
Daha sonra Tahran’a giden Saidian, bir yandan sergiler açarken, bir yandan ekonomik sorunlarla baş etmeye çalışıyordu. Ülkenin önemli bir sanat galerisinde sergisi açılırken, o parasızlıktan parkta yatıp kalkıyordu. Yavaş yavaş ülke genelinde tanınmaya başlamıştı. Muhalif kişiliği nedeniyle rejimin de dikkatini çekiyordu. Ancak buna rağmen Tahran, 1999 yılında Saidian’ı yılın başarılı sanatçıları arasında göstererek ödül verdi.
Ödül töreni sanatçının İran’daki hayatı için sonun başlangıcı oldu: “İran’da kültür ve sanatla ilgilenen bakanlığın adı İslami İrşat Bakanlığı’dır. Bize ödül verilen törende Tahran’dan gelen bir molla konuşuyordu. Ben de söz alıp, ‘Sizin adınız sanatçılara hakarettir. Siz nasıl sanatçıları aydınlatırsınız? Sanatçılar toplumu aydınlatır’ dedim. Vereceği yanıtı beklemedim, zaten yanıt da anlamsızdır. Ne diyeceğini biliyordum. Ödülümü aldım ve salona terk ettim. Bunu yapmak cesaret ister aslında.”
Bu konuşmanın bir gün sonrasında Kültür ve İslami İrşat Bakanlığı’na çağrılan Saidian kibar bir dille uyarıldı: “Gençsin, yeteneklerin var. İstersek seni bir lokmada yutarız.” Bu uyarıları istihbaratın tehditleri ve yakınlarının uyarıları izledi. 2001 yılında ülkesini terk etti. Güvenlik gerekçesiyle nereye gittiğini söylemeyen Saidian, 2004 yılında Irak Kürdistan Bölgesi’nin Süleymaniye kentinde ortaya çıktı. Kaçak yollarla geldiği için gözaltına alındı ve sınır dışı edilmesine karar verildi. Ancak bir grup sanatçının araya girmesiyle Kürt yönetimi sınır dışı kararından vazgeçti.
Cebinde 10 dolarla geldiği Süleymaniye’de Güzel Sanatlar Akademisi’ne gitmeye başladı. Bu sırada eski öğrencisi ve sonradan sevgilisi olan Ronak Rasulpur da aynı kente gelerek grafik eğitimi almaya başladı. 2007 yılında evlenen ikili, Erbil kentine yerleşti. Ronak grafik, Saidian ise heykel, dekorasyon ve film yapmaya başladı. Ekonomik olarak rahatlasa da Irak’a alışamamıştı bir türlü. 2014 yılında başka bir yere gitmeye karar verdi. Ancak pasaportu olmadığı için bir yere kıpırdayamıyordu. Çareyi yeniden İran’a dönmekte buldu. Gizlice gittiği İran’da yine gizli yollardan bir pasaport edindi. Tekrar Irak’a dönen Saidian, eşini ve yeni doğan oğlu Pasarin’i alarak Türkiye’nin yolunun tuttu.
“Neden Türkiye?” sorusuna “İran pasaportu ile Avrupa’ya gidemezdim, vize sorunu vardı. Vize istemediği için ve Kürtlerden uzaklaşmak istemediğimden Türkiye’yi tercih ettim” yanıtını verdi.
Türkiye’ye geldikten sonra Diyarbakır’a yerleşen çift, burada da sanat çalışmalarına devam etti. Bir grup gençle birlikte açtığı atölyede odun ve demirden heykeller yaptı. 21 çocuk kitabına resimler yapan çift, Kürtçe kukla gösterisi ve animasyon üzerine çalışmalar yapıyor.
Aynı zamanda film yönetmeni de olan Saidian, ikinci filmini çekmeye hazırlanıyor. Heykel kursu da açan Saidian’ın hayali Ortadoğu’da bir kültür ve sanat devrimi.
Sanatçı İran’dan çıktığı için pişman değil ama Türkiye’den de eleştirilerini esirgemiyor: “Burada sistem kötü olsa da halk iyidir. Sanata karşı saygı yok, devlet sistemi de kötüdür. Aydın, sanatçıların pozisyonu da neredeyse sıfır. İran rejimi on kat daha diktatör, on kat daha serttir ama kültür sanat çok aktiftir. İranlı sanatçılarını yüzde 10’u hayatını riske atıyor. Bu kadar cesaretlidir. İran devleti onlardan korkuyor. Yüzlerce sanatçı var ki rejim onlardan çok korkuyor.”
Orta Doğu’nun genel haline de isyan eden sanatçı şöyle diyor: “Bölgeyi cahiller yönetiyor. Akıllı ve sağlam yönetici yok. Dünya güçleri de vicdansızca silah satıyor. Ben gözümü açtığımda savaş vardı, ölene kadar savaş olacak galiba. Ben en çok kültür ve sanat devrimi olmasını istiyorum. Yüzlerce siyasi devrim olsa da zihniyet aynıdır. Hem dünyada hem bölgede kültür sanat devrimi yapılmalıdır.”
Saidian, şimdiye kadar İzmir, İstanbul, Diyarbakır ve Mardin’de 20’ye yakın sergi açtı. Yedi yaşındaki oğlu Pasari’yi Diyarbakır’daki bir okula gönderiyor. Oğlu daha şimdiden Türkçe, Farsça ve Kürtçenin iki lehçesini konuşabiliyor.
Diyarbakır’da yaşadığı süre boyunca Kürt siyasi hareketiyle bazı görüş ayrılıkları yaşadığını vurgulayan Saidian, Diyarbakır’dan da gitmeyi planlıyor. Ama nereye gideceğine henüz karar vermemiş.
Saidian Al-Monitor’un sorularını yanıtlarken bilgisayar başında grafik çizmeyi sürdüren eşi Ronak Rasulpur da sohbete katılıyor. Diyarbakır’da yaşayan Kürtlerin Kürtçe konuşmamasına anlam veremediğini söyleyen Rasulpur, buna rağmen hayatından memnun. Rasulpur, “Kürtçe bilenler çok olduğu için gittiğim yerlerde de Kürtçe konuşuyorum. Komşularım, bakkal, fırıncı hepsi Kürtçe biliyor” diyor.
Grafik ve animasyon yapan Rasulpur, Türkiye’de sanatın kötü durumda olduğu görüşünde. Rasulpur, “Türkiye’de kültür sanat iyi değil ama Diyarbakır çok daha kötü. İdareciler kötü olunca çevredekiler daha kötü. İran her ülkeden daha iyi kültür sanat açısından. Mesela İran’da sanat öğrenmek isteyen Tahran’a gidiyor ama burada Ankara’ya gitmek kimsenin aklına gelmiyor” şeklinde konuştu.
Bazen İran’ı gidip gelen Rasulpur, sınır kapılarında eşi nedeniyle saatlerce sorgulandığını söylüyor. Son olarak bir resim sergisi açan Rasulpur, gelirini de İran’daki son depremden zarar görenlere bağışladı.
Seywan Saidian bugünlerde yazar ve aktivist Nurcan Baysal’ın Sur ile ilgili yazdığı kitabın resimlerini çiziyor.
Baysal’a neden Saidian’ı tercih ettiğini soruyoruz. Saidian’ın çok yönlü bir sanatçı olduğunu vurgulayan Baysal, Al-Monitor’a şunları söyledi: “Her ne kadar heykeltıraş olarak bilinse de çok yönlü sanatçı. Çok iyi bir fotoğraf sanatçısı, ressam. Çektiği filmi izledim, gerçekten iyi bir yönetmen olduğuna karar verdim. Sanat eserlerinde baskıya karşı bir direnişi görmek çok mümkün. Burada henüz o tarz şeyler hayata geçirilmiş değil. Hem fotolarda hem heykellerde Kürdistan coğrafyası tarihi, Kürtlerin yaşadıkları, bunları gözlemlemek çok mümkün. Seywan’ın yaşayan Kürt sanatçıları arasında ciddi bir yeri olduğunu düşünüyorum.”
Hurda metalin elinde can bulduğu Saidian’ı çok kimse tanımasa da o sessiz sedasız sanatını icra ediyor. Bir gün bu kentten giderse geride hatırı sayılır bir iz bırakacağı kesin.