Paris merkezli Uluslararası Ticaret Odası bünyesindeki Tahkim Divanı’nın Irak’ın açtığı davada Türkiye’yi 1,4 milyar dolar tazminat ödemeye mahkûm etmesinin ardından Erbil, Ankara ve Bağdat üçgeninde kartlar yeniden karılıyor.
Kürdistan Bölgesel Yönetimi’ni (KBY) köşeye sıkıştıran karar, Ankara’ya 30 milyar doları aşan bir cezadan söz edilirken çok az bir miktarla kurtulmasından dolayı “eyvallah” dedirtti. Bağdat ise istediği tazminatı alamasa da petrolün satışı üzerindeki yetkisini teyit eden karardan mutlu.
Irak hükümeti, 2012 öncesine dönebileceği ortak bir mekanizmaya odaklanmış durumda. Irak Petrol Bakanlığı Sözcüsü Asım Cihad Al-Monitor’a yaptığı açıklamada yakında Ankara’ya bir heyetin gideceğini ve ortak bir mekanizmanın bulunması için çalışacaklarını söyledi.
Türkiye’nin Irak’la 1973’te imzalanan ve 2010’da güncellenen anlaşmayla işletilen Kerkük-Ceyhan Petrol Boru Hattı’ndan Kürdistan’ın petrol ihraç etmesine izin vermesi ilişkileri bozmuştu.
Hattan ihraç edilen günlük 445 bin varillik petrolün 370 bin varili Kürdistan’ın kontrol ettiği sahalardan, 75 bin varili de Bağdat’ın kontrolündeki Kerkük sahasından geliyordu.
Irak’la anlaşma hattaki boş kapasitenin üçüncü tarafların petrolünü taşımaya imkân veriyordu. Ancak bunun için Irak petrol şirketi SOMO’nun yazılı izni gerekiyordu. Ankara 2010’de anlaşmanın tadilinde “Türkiye, petrolü yalnızca Irak Devlet Petrol Pazarlama Teşkilatı’ndan (SOMO) alır” şartının eklenmesine onay vermişti. Buna rağmen 2012’de SOMO’yu baypas ederek Kürdistan petrolünün doğrudan satışına imkân veren yola girdi. Hurmala’dan Fişhabur’a petrol boru hattı döşenerek sınırda Kerkük-Ceyhan hattıyla birleştirildi. Ayrıca Miran ve Bina Bawi doğalgaz sahalarından Türkiye sınırına hat çekilmesi için de el sıkışıldı. Bu arada boru hattı devreye girinceye kadar Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın damadı Berat Albayrak’la bağlantılı olduğu Powertrans tankerlerle taşımacılık yaptı. 2009-2013 arasında günde 500 tankeri bulan bir kara taşımacılığı yaşandı.
Mayıs 2014’ten itibaren Kürdistan petrolü Ceyhan’a inerken Irak BOTAŞ’a karşı uluslararası tahkime gitti. Boru Hatları ile Petrol Taşıma Anonim Şirketi’ne (BOTAŞ), Irak Petrol Bakanlığı'nın izni olmaksızın Kürdistan'dan ham petrolü taşıyarak, depolayarak ve Ceyhan'da tankerlere yükleyerek Irak-Türkiye Boru Hattı Anlaşması’nı ihlal etmekle suçlanıyordu.
Bazı kaynaklar 24-25 milyar dolarlık tazminat talebinden söz ederken bazıları miktarın 26 milyar dolar olduğunu, faiziyle birlikte bunun 33 ya da 36 milyar doları bulacağını söylüyordu. Hatta Irak’ın 2022 yılına kadar tüm petrol satışları için Ankara'dan 58 milyar dolar tazminat istediği de öne sürülüyordu. Ancak mahkeme, 2014-2018 arasını kapsayan 4 yıllık dönem için Irak'a 1,4 milyar dolar tazminat ödemesine karar verdi.
Karara uyacağını bildiren Türkiye 25 Mart itibariyle hattan akışı durdurdu. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, Türkiye’yi kazanan taraf olarak resmeden bir açıklama yaptı. Açıklamada “Hakem heyeti, Irak’ın beş talebinden dördünü reddetmiştir. Ülkemizin taleplerinin ise büyük çoğunluğunu kabul ederek Irak’ın bu ihlaller sebebiyle Türkiye’ye tazminat ödemesine hükmetmiştir” denildi. Bakanlık bunu temellendirecek ilave bilgi vermedi.
Fakat Türk kaynaklara bakılırsa Irak tarafı depolama, taşıma, münhasır kullanım, erişim talebi ve yükleme başlıklarında ihlal iddiasında bulunmuştu. Irak sadece Ceyhan’da petrolü gemilere yükleme konusundaki iddiada kazandı. Anlaşmaya göre yükleme emrinin SOMO’dan gelmesi gerekiyordu. Türk tarafının kazandığı tazminatla ilgili detaya dair Middle East Eye’a konuşan Batılı bir kaynak, Türkiye'nin boru hattındaki düşük kapasiteden dolayı ödenmemiş taşıma ücretlerine karşılık Türkiye'ye 600 milyon dolar ödenmesine hükmettiğini belirtiyor.
Irak Petrol Bakanlığı Sözcüsü Cihad Al Monitor’a değerlendirmesinde, “Irak için tazminatın kendi istediği gibi çıkmaması önemli değil, petrolün kontrolümüzde olması hepsinden daha önemli” dedi. Cihad tarafların mahkeme kararını kabul ettiğini, Erbil ve Ankara’nın “Bizim için yok hükmündedir” diye bir tavır sergilemediğini, bunun da yeni bir başlangıç için önemli olduğunu vurguladı.
Sahada çalışan Gulf Keystone Petroleum, Genel Energy ve DNO gibi şirketler mecburen faaliyetlerini durdurdu.
Bütçesi petrol gelirlerine endeksli Kürdistan’ın bir aylık molaya bile tahammülü yok. Kürdistan yönetimi ivedilikle akışın başlaması için 26 Mart ve 28 Mart’ta Bağdat’a iki heyet gönderdi. Sözcü Cihad, Irak Petrol Bakanlığı ve SOMO’nun kontrolünde bir mekanizmanın kurulmasını hedeflediklerini ama Kürdistan’la henüz uzlaşma olmadığını belirterek “Müzakereler devam ediyor. Federal mahkeme ve tahkimin verdiği kararlara uygun yeni bir mekanizmanın kurulması gerekiyor. Top artık diğerlerinin sahasında” dedi.
İlk izlenim, Kürt tarafı merkezi hükümetle bütçe anlaşması, siyasi mutabakatlar ve fiili durumlardan hareketle kendisini ihracatta tamamen devreden çıkartan bir mekanizmaya yanaşmıyor.
Irak’ın anayasal otoritesini, ulusal varlıklar üzerindeki egemenliğini ve SOMO’nun ihracatta tek yetkili olduğunu teyit eden karardan dolayı Türkiye ile ilişkilerin etkilenmeyeceğini vurgulayan Cihad, Türkiye’den ihraç edilen ham petrolün depolama, boşaltma merkezleri ve terminallere taşınmasına ilişkin tüm talimatlara uymasını, Kürtlerin de Habur istasyonundaki kontrolü merkeze bırakmasını beklediklerini belirtti.
Bağdat’ın evvela Erbil’le ortak mekanizma konusunda uzlaşması gerekiyor. Irak Başbakanı Muhammed Şiya el Sudani’nin 21 Mart’taki Ankara ziyaretinde iki ülke arasında kriz konusu olan su meselesi öne çıksa da mahkemeden beklenen karar öncelikli konuydu.
Kulis bilgilerine göre Erdoğan kararın açıklanmasını 14 Mayıs seçimlerinden sonraya bırakılmasını istiyordu. Sudani’nin Erdoğan’a doğalgaz anlaşmasını da Erbil’le değil Bağdat’la yapması gerektiğini söylediği aktarılıyor. Erdoğan’ın Fırat ve Dicle’den daha fazla su bırakılmasına karşılık petrol ve doğalgazda iyilik beklediği düşünülüyor.
Türk tarafı tazminatı ödemeden bu meseleyi müzakerelerle aşmayı umuyor. Ayrıca Ankara ödese bile bunu Kürdistan’a rücu ettirebileceğine dair görüşler var. Daha önce Al-Monitor’a konuşan enerji uzmanı Arif Aktürk, BOTAŞ’ın taşınan petrolle ilgili hukuki yaptırım gelirse bunu Kürdistan yönetimine rücu ettireceğine dair bir madde koydurttuğunu belirterek Ankara’nın faturayı Erbil’e gönderebileceğini söylemişti.
Ankara’da konuya vakıf bir kaynak Al-Monitor’a “Erbil bu parayı ödeyemez. Bağdat’la bütçe krizinin yaşandığı dönemde maaşların ödenmesi için biz Erbil’e para göndermiştik. Onu bile geri ödeyemediler. Erbil bu yükün altından kalkamaz. Ayrıca Irak tarafı da bu meseleyi büyüterek Kürtlerin Bağdat’tan kopmasını göze alamaz” dedi.
Irak Federal Yüksek Mahkemesi, 15 Şubat 2022'deki kararında KBY’nin 2007’de çıkardığı Petrol ve Gaz Yasası’nı anayasaya aykırı bulmuştu. Uluslararası mahkemeden gelen karar ekonomik olarak Kürdistan’ın bağımsız olma iddiasına ölümcül bir darbe oldu.
Yeni bütçe müzakere edilirken Irak hükümeti KBY’nin doğrudan petrol satışına şartlı izin verme eğilimi göstermişti. Kürdistan’ın 2023, 2024 ve 2025 genel bütçesinden alacağı pay yüzde 17’den yüzde 12,67’ye düşürüldü. Bütçe taslağına göre Kürdistan Bölgesi kendi petrolünü pazarlayacak, elde ettiği geliri federal yetkililerin izleyebileceği bir banka hesabına yatıracak, Bağdat bu miktarı Kürdistan Bölgesi’ne yaptığı aylık tahsisattan düşecek ve bütçe payından eksik kalanı da Kürdistan Bölgesi’ne aktaracak.
Tahkim kararından sonra Bağdat’ta sağlanan bütçe uzlaşısının akıbeti belirsizliğe itildi. Bütçedeki paylaşım sorunları ve Kürdistan’ın doğrudan petrol satmasından kaynaklanan krize kadar basit formül şuydu: Kürdistan’dan çıkan petrol ve doğalgaz SOMO üzerinden satılacak, Kürdistan da bütçeden yüzde 17 pay alacaktı. Taraflar arasında Kürdistan petrol ve doğalgazına yatırım yapmış şirketlerle ilgili taahhütler ve biriken borçlar dâhil çok sayıda çetrefilli konu var. Federal mahkemenin kararlarına rağmen Bağdat KBY’nin 3,5 milyarlık borcunu üstlenmek istemediği için petrol pazarlamasında aşamalı değişikliklere kapı aralıyor.
Ayrıca Bağdat’taki siyasi denklem de esnekliği emrediyor. Irak, uluslararası mahkeme kararına göre sadece Türkiye-Irak arasında bir mekanizmada ısrar ederse Kürdistan’la ilişkilerin çökme ihtimali yüksek.
Özetle taraflar arasında kısa sürede “kazan kazan” denklemini kurmak mümkün gözükmüyor ama en azından herkes “kaybet kaybet” tuzağına düşmemek için telafi edici bir yol haritasını yakın duruyor.