İsrail birkaç hafta öncesine kadar İran’la arasındaki çatışma alanlarında doğrudan veya dolaylı bir alevlenme ihtimalinin düşük olduğunu değerlendiriyordu. İran’ın İsrail ordusuyla yüzleşme niyetinde olmadığı, bu yüzden de Suriye’de İran hedeflerine yönelik hava saldırılarına cevap vermediği, vekili Hizbullah’ın da aynı nedenle İsrail’e karşı itidalli davrandığı inancındaydı. Bu değerlendirmeye göre İran asıl enerjisini Batı Şeria’da İsraillilere yönelik terör eylemlerinin düzenlenmesine, Gazze’de İsrail’le her türlü ateşkes anlaşmasına karşı durması ve Gazze sınırında sorun çıkarmaya devam etmesi için İslami Cihat’ı teşvik edip desteklemeye veriyordu.
ABD’yle arasındaki gerilimin Körfez’de hızla yükseldiği bir ortamda İsrail’le olan çatışma hatlarının birinde el yükseltmek, istikrarsızlığı körüklemek İran’ın çıkarlarına hizmet eder. Suriye sınırındaki Golan Tepeleri’nde yahut da Lübnan sınırında patlak verecek bir olay, İran’a ABD’ye kafa tutmayı sürdürmesi için gerekçe sağlar.
Başbakan Benjamin Netanyahu aylardır toplamadığı diplomasi-güvenlik kabinesini 16 ve 19 Haziran’da toplantıya çağırdı. Zira Netanyahu’nun şu an en son ihtiyaç duyduğu şey, artan savaş ihtimaline karşı hazırlık yapmama, bu hazırlıkları başında bulunduğu geçici hükümetle paylaşmama gerekçesiyle bir soruşturma komisyonuyla karşı karşıya kalmak.
İsrail’de bir başka somut değişiklik ABD Başkanı Donald Trump’a bakışta yaşanıyor. 2o Haziran’da, yıllar sonra ilk kez, isimleri saklı tutulan İsrailli yorumcular dolaylı şekilde Trump’ın “zayıflığını” ve yeterince “atak” olmamasını eleştirdiler, Körfez’de ABD’ye ait insansız hava aracının (İHA) düşürülmesine ikircikli tepki vermesine veryansın ettiler. Trump’ın İran hedeflerini vurma emri verdiği ancak savaş uçakları yoldayken bu emri geri çektiği haberi üzerine Netanyahu’ya yakın “diplomatik kaynaklar” eleştirilerin dozunu daha da artırdılar.
Bizler bu senaryoyu aylar öncesinde öngörmüş, kritik an geldiğinde Trump’ın gözünün yemeyeceğini, hevesinin kaçacağını ya da tıkanıp kalacağını ve harekete geçmekten imtina edeceğini öne sürmüştük.
İsrailli bir diplomatik kaynak kimliğinin saklı kalması kaydıyla Al-Monitor’a şöyle konuştu: “ABD Körfez’deki İHA’nın düşürülmesini, tankerlere yönelik saldırıları yanıtsız bırakarak zayıflık görüntüsü veriyor, Devrim Muhafızları’nın özgüvenini artırıyor. Başkan şunu idrak edemiyor: İran’a yönelik baskının sonuç vermesi için İranlıların Trump’ın saldırabileceğine inanmaları lazım. İranlılar Trump’ın onlarla ‘korkak tavuk oyunu’ oynadığına kanaat getirirse, Başkan Obama’yı manipüle ettikleri gibi onu da manipüle ederler.”
Ancak İsrail’de herkes böyle düşünmüyor. Savunma yetkilileri ihtiyatlı davranıyor ve şimdilik İran konusunda fazla konuşmuyorlar. İHA’nın düşürülmesinden sonra Netanyahu’nun İsrail ve Amerikan bayrakları önünde ABD’ye destek beyan ettiği ve tüm dünyaya destek çağrısı yaptığı kısa videoya savunma yetkililerinin bayıldığı söylenemez. Güvenlik teşkilatının üst kademelerindeki pek çok isim, ABD’nin fiyaskoya dönüşen 2003 Irak işgalinin İsrail tarafından teşvik edildiği algısını unutmuş değil. Geriye dönüp bakıldığında bu hadise İsrail’in menfaatlerine de muazzam stratejik zarar verdi.
İsrail Savunma Kuvvetleri’nden (IDF) emekli bir subay Al-Monitor’a şöyle konuştu: “Bizim bu olaya bulaşmamamız lazım. Vitrinden uzaklaşmalıyız, arka planda durmalıyız. Bölgeyi ateşe vermeye, Trump’ı Hamaney’e saldırtmaya çalışıyormuş gibi görünmek doğru değil. Orta ve uzun vadede bu bize ciddi zararlar verebilir.”
Öte yandan İsrail ordusu, İran’la ya da Hizbullah, diğer Şii milisler, Suriye rejimi, İslami Cihat gibi İran’ın “vekili” olan bir güçle çatışma ihtimaline karşı hazırlıklarına hız veriyor. IDF bu hafta yedek kuvvetler dahil pek çok birliğin yer aldığı, kuzeye odaklı, kapsamlı bir tatbikat gerçekleştirdi. Tatbikata IDF komando birliğinin çeşitli kolları, hava ve kara kuvvetleri unsurları katıldı. Bu arada Washington’un, gelişkin KC-46 havada ikmal uçaklarının ilk kez İsrail’e satışına onay verdiği bildiriliyor. Bu uçaklar, İsrail’in stratejik kabiliyetlerini önemli ölçüde artırır ve gereksinim doğarsa İran’a yönelik bir saldırıyı kolaylaştırır.
Bu sinyallerin amacı, Devrim Muhafızları Komutanı Hüseyin Selami ile Kudüs Gücü Komutanı Kasım Süleymani’yi ABD’nin canını yakmak için İsrail’in vurulabileceği fikrinden caydırmak. Tatbikat yapan birlikleri ziyaret eden Netanyahu, “Düşmanlarımıza şunu söylüyorum: IDF muazzam bir tahrip gücüne sahip. Bizi sınamaya kalkmayın” uyarısında bulundu.
İran İsrail’e karşı birden fazla cephede oldukça ileri imkânlara sahip. İran’ın muhtelif provokasyon seçenekleri İsrail’de bu hafta çeşitli savunma platformlarında ele alındı, detaylı bir şekilde analiz edildi.
Kıdemli bir İsrail savunma yetkilisi Al-Monitor’a şu değerlendirmede bulundu: “İran’ın amacı, ABD’nin bölgedeki menfaatleri ve müttefiklerine ciddi zarar verme potansiyeline sahip olduğunu Trump yönetimine kanıtlamak, Tahran’a yönelik yaptırımları ve baskıyı artıran Başkan Trump’a bedel ödettirebileceğini, korkup kaçmayacağını, vazgeçme niyetinde olmadığını göstermek. İranlılar gerilimi tırmandırma ustasıdır ve uçurumun kenarında manevra yapmakta etkileyici bir kabiliyete sahipler. İsrail açısından en sıkıntılı nokta, İran’ın şu an kaybedeceği hiçbir şeyinin olmamasıdır.”
Bu gelişmeler ışığında İsrail’de, Trump’ın kritik an geldiğinde geri adım atacağına dair artan bir kaygı var. IDF’in üst düzey bir eski yetkilisine göre “Trump meydandan çekilebilir ve biz de İran’a karşı tüm bu sıcak cephelerle baş başa kalırız. Sorun şu ki nelerin olacağını, Başkan’ın ne yapacağını öngörme imkânımız yok. Trump İranlılar kadar öngörülebilir değil, onun olduğu yerde her türlü senaryo mümkün. Bizim de her türlü senaryoya hazırlıklı olmamız lazım."