İsrail’in Filistin bölgelerindeki faaliyetlerinin koordinatörü Tümgeneral Kamil Abu-Rukon 26 Ağustos’ta Facebook’taki Arapça sayfasından Gazze halkına seslendi ve Başbakan Benjamin Netanyahu’nun Gazze’ye yakıt sevkiyatını niçin yarıya indirdiğini açıklamaya çalıştı. “Uzak ve yakındaki hasmane unsurlar sizleri şiddet ve istikrarsızlığa doğru sürüklüyor” diyen Abu-Rukon, Gazze’de savaş çıkartmaya çalışanların isimlerini de verdi: İslami Cihat ve İran. Hamas’ın adı zikredilmese de mesaja iki resim eklenmişti. Birinci resimde İslami Cihat lideri Ziyad El Nehale 30 Aralık 2018’deki Tahran ziyaretinde İran Ulusal Güvenlik Yüksek Konseyi Başkanı Ali Şamkani ile kucaklaşıyordu, ikincisinde ise Hamas’ın Gazze lideri Yahya Senvar elleriyle gözlerini kapatıyordu.
Verilen mesaj netti: İslami Cihat İran’dan emir alırken Hamas buna göz yumuyor ve “hasmane unsurların” Gazze’yi savaşa sürüklemesine izin veriyor. Abu-Rukon “Görünen o ki Gazze’deki gruplar İran’ın menfaatlerini kendi halkından üstün tutuyor” dedi.
25 Ağustos’ta Gazze sınırındaki Sderot kasabasına binlerce kişinin katıldığı bir konser sırasında üç roket atıldı. Gazze’ye yakıt girişini azaltma kararı bunun üzerine alındı. Roket tehlikesini bildiren sirenler yazın son müzik etkinliğine katılanlar arasında büyük panik yaratmıştı. Sığınacak yer bulmaya çalışan binlerce insan dört bir yana kaçışırken bazıları da çareyi elleriyle başlarını kapatarak yere yatmakta bulmuştu. Sık sık Gazze’den atılan roketlere maruz kalan Sderot, ilk kez kitlesel bir etkinlik sırasında hedef alındı.
Roket saldırısından İslami Cihat’ı sorumlu tutan İsrail, örgütün, zaten gergin olan kuzey sınırında tansiyonu iyice artırmak istediğini söylüyor. Roket saldırısı İsrail ordusunun İran hedeflerine yönelik son operasyonlarına misilleme niteliğindeydi. İsrail savaş uçakları 24 Ağustos gecesi Suriye’de bazı İran hedeflerini vurmuştu.
Genel yaklaşım olarak İsrail kuzeydeki sınır ötesi operasyonlarını ne kabul ediyor ne de yalanlıyor. Ancak bu kez alışılmışın dışına çıkan İsrail ordusu, İran Devrim Muhafızları Kudüs Gücü’nden bir birimi, İsrail’e yönelik İHA saldırıları planladığı gerekçesiyle hedef aldığını kabul etti. Aynı saatlerde iki tane İHA Beyrut’un Şii ağırlıklı Dahiye semtine düştü. Hizbullah lideri Hasan Nasrallah bunların patlayıcı yüklü İsrail İHA’ları olduğunu ve İslami Cihat gibi İran’dan destek alan Hizbullah’ı hedeflediklerini öne sürdü.
Gazze’den yapılan saldırılara son dönemde görece düşük perdeden cevap veren İsrail, son roket saldırısının ardından da öyle yaptı. Yakıt sevkiyatını kısma kararıyla Hamas’a mesaj verildi: Kendi evini düzene sok yoksa sen de hedef olursun. Senvar İsrail’e karşı izlediği itidal politikası nedeniyle Gazze’de eleştiri oklarının hedefinde. Hal böyle olunca Hamas, İslami Cihat’ı ve kendi deyimiyle son haftalarda İsrail’e yönelik saldırıları gerçekleştiren “haydutları” ve “genç asileri” dizginlemekte zorlanıyor. İsrail Hamas’ın askeri kanadına ait bazı hedefleri bombalayarak yanıt verdi ancak zayiat ya da önemli bir tahribat yaratmayarak Gazze’yle gerilimi artırmaktan kaçındı.
Gazze’yi kontrol eden Hamas’ın ikilemi de işte burada yatıyor.
Görüldüğü kadarıyla Hamas İran’la yakınlaşma sürecini ilerletiyor. 22 Temmuz’da Tahran’da Dini Lider Ayetullah Ali Hamaney’le görüşen Hamas Siyasi Bürosu’nun iki numarası Salih El Aruri, “İran’ın savunmasında Hamas cephe hattında yer alıyor” ifadesini kullandı. Bundan birkaç gün sonra İranlı diplomat Emir Musevi de İran-Hamas ittifakını “Tahran’dan Gazze’ye kadar ortak bir askeri cephe kurma” şeklinde tanımladı.
Aruri’nin çarpıcı çıkışından sonra Al-Monitor’da yazdığım yazıda Hamas’ın İran’a yanaşmasını ve Aruri’nin İran’ı savunma sözünü, Hamas’la İsrail arasında süren uzun vadeli ateşkes çabaları için ölüm fermanı olarak yorumlamıştım. İsrail’in bir taraftan Gazze ablukasını gevşetip Hamas’la uzun vadeli düzenlemeye girmesi, diğer taraftan İran’ın İslami Cihat ve Hamas içindeki İran yandaşları üzerinden Gazze’yi kontrol etmesine izin vermesi düşünülemez.
Aruri-Hamaney görüşmesinden sonra İsrail istihbarat yetkililerinin öngörüsü, Hamas ve İslami Cihat’ın İsrail’i Gazze sınırına yeni birlikler ve savunma sistemleri kaydırmaya zorlayarak bu güçleri İsrail’in kuzey cephesinden uzaklaştırmaya çalışacakları yönündeydi. Haaretz gazetesinin 31 Temmuz tarihli haberine göre üst düzey bir İsrail savunma yetkilisi, İran’ın Hamas’ı operasyonel bir kola dönüştürmek istediğini ve bu doğrultuda Gazze’ye daha fazla müdahil olmaya başladığını söylüyordu. Yetkiliye göre Hamas’ın askeri güç olarak takviye edilmesi, İran’ın İsrail’e yönelik stratejisinin önemli bir parçasıydı.
Şu ana kadar bu öngörüler ancak kısmen doğrulanmış durumda. Hamas İsrail’e savaş ilan etmiş değil ama İslami Cihat’a hareket serbestisi tanıyor ya da Abu-Rukon’un Senvar’ın resmiyle ima ettiği gibi İslami Cihat’a göz yumuyor.
İsrail savunma yetkilileri bunu açıkça ifade etmeseler de hâkim bir değerlendirmeye göre İran’ın bölgeye – Suriye, Lübnan, Gazze Şeridi – artan ölçüde müdahil olması, ABD’nin İran nükleer anlaşmasından çekilmesi ve Başkan Donald Trump’ın Tahran rejimine yaptırım uygulamasıyla bağlantılı.
Nitekim anlaşma yürürlükteyken İran farklı cephelerdeki dahlini askıya almasa da bilhassa Gazze’deki parmak izlerini istikrarlı bir çabayla gizlemeye çalışıyordu. Gelinen noktada ise İran kaybedecek bir şeyi olduğunu düşünmüyor, hatta nüfuz ve kapasitesini göstermek istiyor, dolayısıyla saklanmaya çalışmıyor. Aruri Hamaney’i kucaklıyor ve devrim ordusunun sadık bir savaşçısı olarak seferber olma sözü veriyor. Bu arada İslami Cihat da Suriye’deki İran hedeflerini vuran İsrail’e Gazze’den roket atarak misillemede bulunuyor.
Peki, Senvar? O iki arada bir derede kalmış durumda. Bir taraftan Mısır’ın aracılık ettiği İsrail’le uzun vadeli mutabakat çabalarını sürdürmek ve hayırlı bir sonuca varmak, diğer taraftan da Hamas’ın tek müttefiki olan İran’la ve Hamas içindeki İran yandaşlarıyla arasını iyi tutmak istiyor. Bu kolay bir iş değil, hatta imkânsız olabilir.