İsrail dışişleri ve güvenlik kabinesinin 27 Şubat’taki toplantısında Dışişleri Bakanı Yair Lapid çalışma arkadaşlarından uyarıyla karışık bir talepte bulundu: Uluslararası yaptırımlara maruz kalan Yahudi kökenli Rus oligarklara destek olmayın. Lapid, “Çok dikkatli olmalısınız çünkü bu adamların bağlantıları var ve size telefonla ulaşarak bir şeyler isteyebilirler. Hiçbir konuda söz vermeyin çünkü bu diplomatik hasara neden olabilir. Yardımcı olamayacağınızı söyleyin ve Dışişleri Bakanlığı’nın numarasını verin” şeklinde konuştu.
Anlaşılan bu tür talepler gelmeye başlamış bile. İsrail, Rusya’nın Ukrayna’yı işgali karşısında birçok farklı menfaatini dengelemeye çalışıyor. Oligarkların durumu, İsrail’in ikilemlerine yeni bir boyut ekledi. Oligarkların pek çoğu Yahudi ve İsrail vatandaşlığına sahip. Pek çoğunun İsrail’de sivil toplum ve siyasetin üst kademeleriyle şu ya da bu şekilde bağlantıları var. Bazısı aralıklı olarak İsrail’de yaşıyor ve burada yatırım yapıyor. İsrail bu kişilere yaptırım uygulamak durumunda kalabilir.
Oligarkların en meşhuru, İsrail’de de bir malikanesi olan ve zaman zaman burada kalan Rusya doğumlu Yahudi milyarder Roman Abramoviç. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’e en yakın isimler arasında sayılan Abramoviç, hastanelere, kamusal girişimlere cömert bağışlar yapmakla tanınıyor. Yad Vaşem Holokost Anma Merkezi’ne de onlarca milyon dolarlık bağış sözü vermişti. 28 Şubat’ta çıkan haberlere göre Abramoviç Ukrayna’nın talebi üzerine Belarus’ta idi ve Rusya-Ukrayna müzakerelerine yardımcı olmaya çalışıyordu.
İsrailli yöneticiler iki arada bir derede kalmış durumda. Başbakan Naftali Bennett şimdilik İsrail’in her sıkıştığında yaptığını yaptı ve bir komisyon kurdu. Komisyon, olası yaptırımları vaka bazında inceleyecek. Bu süreç tamamlanana kadar krizin geride kalması umuluyor. Ama kriz daha yeni başlamış görünüyor.
Oligarklar ikilemi bir yana, “ne şiş yansın ne kebap” minvalindeki yaklaşım İsrailli yetkilileri memnun ediyor. Üst düzey bir diplomatik kaynak kimliğinin saklı kalması kaydıyla Al-Monitor’a şöyle konuştu: “Doğruyu söylemek gerekirse Putin şu an bizimle ilgilenecek durumda değil. Adam savaşta. Amerikalıların odak noktası da İsrail’in ne yapacağı, ne söyleyeceği değil. Biden da savaşta ve önünde ara seçimler var. Tüm bunlar doğru tarafta olmayalım anlamına gelmiyor. İsrail ortada durmuyor. Doğru tarafta, Amerika’nın tarafında duruyor ama dikkat çekmemeye çalışıyor.”
Hükümet Birleşmiş Milletler’de Rusya’yı kınama yönünde oy kullanmayı kararlaştırırken, İsrail’in BM Büyükelçisi Gilad Erdan Ukraynalı mevkidaşıyla kameralar önünde kucaklaşıp selfie çekecek kadar ileri gitti.
İsrail’in bu krizdeki stratejisi, başka devletlere kıyasla “özel konum” olarak gördüğü koşullara dayanıyor. Krizin görüşüldüğü Kabine toplantısında da katılımcılar İsrail’in kendine özgü koşullarını ele aldılar. İsrail’in Batılı, demokratik, Amerikan kampında yer aldığı kuşkusuz. Öte yandan, Putin, İsrail’in kuzey sınırındaki vekil güçleriyle ve İran’la düşük yoğunluklu savaşta İsrail’in yaşamsal güvenlik menfaatlerini tehdit ediyor.
Kıdemli bir İsrailli güvenlik kaynağı adının açıklanmaması kaydıyla Al-Monitor’a şöyle konuştu: “İsrail’deki herhangi bir üsten bir F-16’mız kalktığında Suriye’deki güçlü Rus radarları hemen ona kilitleniyor. Kuzeyde Rus ordusuyla sağladığımız özel koordinasyon mekanizması olmadan hava kuvvetlerinin bu hava sahasındaki faaliyetleri kısıtlanır ve bu çok daha tehlikeli, çok zorlu bir durum olur.”
İsrail Putin’le bu işbirliğini sürdürmekte doğrudan menfaati olduğunu kabul ediyor. Ancak diplomatik kaynak “Başka bir şey daha var” diyor ve şöyle devam ediyor: “Tüm tarafların güvenine mazhar ve onlarla açıkça konuşabilen dünyadaki belki de tek ülke biziz. Putin’le açık bir iletişim kanalımız, kanıtlanmış işbirliğimiz var, ABD’nin müttefikiyiz ve Ukrayna’nın Yahudi Devlet Başkanı Volodimir Zelenski ile çok özel bir ilişkimiz var. Bu avantajımızı korumalı ve kullanmalıyız. Şu an için bu, arabuluculuğa dönüşmüş değil ama önümüzdeki günlerde durum daha da kötüye giderse kritik hâle gelebilir.”
Kabine tüm bunları hesaba katarak şu politikayı benimsedi: Başbakan Naftali Bennett ve Savunma Bakanı Benny Gantz düşük profilli bir tutum izleyecek ve olabildiğince kamuoyuna açıklama yapmaktan kaçınacak. Açıklama yapmak gerektiğinde ise dışişleri bakanı konuşacak.
Doğal olarak Bennett durumu tamamen görmezden gelemez ya da sadece insani yardımdan bahsedemez. 1 Mart’ta bir konferansta konuşan Bennett, İsrail’in Ukrayna’ya yardım ettiğini belirterek şöyle dedi: “İlk andan itibaren sorumlu bir çizgi benimsedik ki bu bize menfaatlerimizi koruma ve belli ölçüde yardımda bulunma imkânı veriyor. İsrail güvenilir bir unsur. Her iki tarafla doğrudan iletişim kurabilen, olabildiğince yardım edebilen az sayıdaki ülkeden biriyiz. Nitekim sessizce destekte bulunuyoruz.”
İşgali açıkça kınayan Dışişleri Bakanı Lapid, Ukrayna konusunda İsrail’in en çok duyulan resmi sesi oldu. Ancak o da televizyonları kanal kanal gezmiyor. 24 Şubat’ta Rusya’yı kınayan açıklaması da ölçülü ve kısaydı. Aynı gün ABD’li mevkidaşı Antony Blinken’i arayan Lapid, İsrail’in “özel koşulları” ve hassas menfaatlerini anlattı.
Bir diğer üst düzey diplomatik kaynak Al-Monitor’a şöyle konuştu: “Geceleri Suriye üzerinde uçuyoruz ve bunu eğlence olsun diye yapmıyoruz. Suriye’de İran varlığına karşı çabalarımızı Amerikalılar biliyor. Lübnan’da Hizbullah’ın güçlenmesi yaşamsal bir tehdit ve Amerikalılar Rusya bağlamındaki sorunumuzu görüyorlar. Bu nedenle durumumuzu idare etme eğilimindeler.”
Bu politika şimdilik başarılı. Tel Aviv’deki Rusya Büyükelçiliği savaşla ilgili yayınladığı ayrıntılı metinde İsrail’le güvenlik işbirliğinin sürdüğünü vurguladı. ABD’ye gelince, geçtiğimiz hafta BM Güvenlik Konseyi’nde Rusya’yı kınama tasarısına İsrail’in katılmamasından dolayı bazı homurdanmalar olsa da Washington da İsrail’in politikasından pek rahatsız değil.
İsrail de memnun ve attığı her adımı ince eleyip sık dokumaya devam ediyor. Ukrayna’ya, sadece sivillerin kullanımı için acil insani yardım taşıyan dört uçak gönderildi. Ukrayna sadece sivillere dağıtmak üzere miğfer ve koruyucu yelekler istese de bu talep reddedildi. Üst düzey diplomatik yetkili, “Hata yapmamaya dikkat ediyoruz. Ukrayna’ya uçuşlarda üniformalı görevliler yer almayacak. Her şey sivil nitelikli olacak. Rusların da şu an Suriye’de bir alevlenme istemediğini görmek lazım. Onlar da göreceli sükuneti tercih ediyor. Biz de önümüzdeki günlerde çok dikkatli davranacağız” şeklinde konuştu.
Rusya-Ukrayna-Batı çatışmasında arzulanan duruş sadece söylemle ilgili değil. İsrail, bir buçuk milyonu aşkın Rusça konuşan insanın yurdu. Bu sayı, nüfusun yüzde 15’ine tekabül ediyor. Çoğu Rusya kökenli ama Ukrayna kökenlilerin sayısı da az değil. Kiev dâhil Ukrayna’nın pek çok şehrinde binlerce İsrail vatandaşı yaşıyor. Kiev’de yaşayan İsrail vatandaşı Roman Brodsky 28 Şubat’ta kentten kaçmaya çalışırken öldürüldü. Yahudileri ve yakınlarını kapsayan Dönüş Yasası uyarınca 200 bin civarında Ukraynalı İsrail’e göç etme hakkına sahip.
Ukraynalı Yahudilerin İsrail’e göçünü teşvik etmek için mevcut durumdan nasıl yararlanılır sorusu da gündemde. İsrail parlamentosunun Dış İlişkiler ve Savunma Komisyonu Başkanı Zvi Hauser Al-Monitor’a şöyle konuştu: “Bu, tarihi bir fırsat. Bunu görmemiz, anlamamız lazım, tıpkı Başbakan Yitzhak Şamir’in 1989’da başkalarından çok önce Sovyet imparatorluğunun çöküşüyle bir milyon Rus Yahudi’sinin İsrail’e göçeceğini gördüğü gibi.”
Bennett, 27 Şubat’ta doğrudan Zelenski’den gelen talep üzerine Putin’i aradı. Bennett’e yakın bir kaynağa göre “Rus devlet başkanı hemen yanıt verdi ve görüşme yaklaşık yarım saat sürdü. İsrail’in arabuluculuk önerisi konusunda şu an için istekli olduğunu belirtmedi ama ilerisi için açık kapı bıraktı.”
İşte bu yüzden İsrail göstere göstere Ukrayna’nın yanında yer almak yerine “özel konumunu” koruması gerektiğini düşünüyor. Al-Monitor’a konuşan İsrailli bir siyasi kaynak, “Şimdilik Amerikalılar, Ruslar, Ukraynalılar, herkes bizi anlıyor. BM büyükelçimize gönderilen birkaç WhatsApp mesajını saymazsak Amerikalılar seçeneklerini açık tutuyor” dedi.