İsrail’i Yahudi devleti olarak tanımlayan tartışmalı yasanın 19 Temmuz’da Knesset’te onaylanması içeride ve dışarıda çeşitli tepkilere neden oldu. Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’dan tepkisi bilhassa sertti. Ancak Erdoğan’ın İsrail’e yönelik sözleri her zamankinden daha keskin olsa da İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu bu çıkışa, görece yumuşak bir karşılık verdi.
24 Temmuz’da partisinin meclisteki grup toplantısında konuşan Erdoğan İsrail’i Nazi Almanyası ile kıyaslayarak büyük alkış alan şu ifadeleri kullandı: “Hitler’in ari ırk saplantısı ile İsrail yönetiminin bu kadim toprakları sadece Yahudilere ait sayan anlayışı arasında hiçbir fark yoktur. Dünyayı büyük bir felakete sürükleyen Hitler’in ruhu İsrail’in bazı yöneticileri arasında yeniden hortlamıştır.”
Netanyahu ise Erdoğan’dan gelen eleştirilerin “en büyük iltifat” olduğunu söyledi ve şöyle devam etti: “Türkiye Erdoğan yönetiminde karanlık bir diktatörlüğe dönüşürken İsrail bu yasanın öncesinde de sonrasında da tüm vatandaşlarının eşit haklarını titizlikle gözetiyor.”
Yasanın ırkçı olmadığı ve tüm vatandaşlara eşit haklar sağladığı iddiası elbette ki sorgulanabilir ama Netanyahu muhtemelen formalite icabı tepki vererek Ankara’yla tansiyonu artırmamaya çalışıyor. On yıl öncesine kadar Orta Doğu’da koordinasyon halinde hareket eden iki müttefik olan Türkiye ve İsrail bugün diplomatik ilişkileri kesmenin eşiğinde bulunuyor.
Netanyahu’nun ölçülü cevabına rağmen İsrail Milli Güvenlik Konseyi geçtiğimiz günlerde Erdoğan’ın ağır söylemlerinin artık göz ardı edilemeyeceği tespitinde bulundu. Konsey Erdoğan’ın İsrail’e tekrar saldırması halinde sözlü olarak değil eylemlerle yanıt verilmesini tavsiye etti. Önerilen adımlardan biri Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı’nın (TİKA) faaliyetlerinin kısıtlanması. TİKA Doğu Kudüs’teki ofisi aracılığıyla Batı Şeria ve Gazze Şeridi’ndeki Filistinlilere destekte bulunuyor.
Netanyahu yaklaşık bir yıl önce hükümete bağlı Milli Güvenlik Konseyi’nin başına Meir Ben Şabat’ı getirmişti. Önce vekâleten sonra da asaleten atanan Ben-Şabat daha önce iç güvenlik teşkilatı Şin Bet’in güney bölge başkanlığını yapmış, Gazze konusunda büyük tecrübesi olan bir isim. Gazze’yi kontrol eden Hamas hareketini yakından bilen Ben-Şabat 2008 sonlarında Hamas’a karşı düzenlenen Dökme Kurşun Harekâtı sırasında teşkilatın faaliyetlerini yönetmişti. Kendisi aynı zamanda hükümetin ulusal güvenlik danışmanı olarak görev yapıyor ve bu bağlamda son ateşkesle ilgili mutabakatlar da dâhil Hamas’ın Mısır üzerinden ilettiği tüm mesajları biliyor.
2008 tarihli yasa gereğince Başbakanlık’ta ve Başbakan’ın rehberliğinde çalışan Milli Güvenlik Konseyi dış politika ve savunma konularıyla ilgileniyor. Erdoğan’ın yüksek perdeden saldırılarına çok önemsediği bir kurum üzerinden misilleme yapma önerisi de Konsey başkanı aynı zamanda ulusal güvenlik danışmanı olduğu için Netanyahu’ya en yakın olan bu savunma kurumundan geliyor.
Türkiye TİKA’yı 1990’larda Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra önemli Müslüman nüfusa sahip eski Sovyet cumhuriyetlerinde çalışacak bir hükümet ajansı olarak kurmuştu. Zaman içinde faaliyet alanını genişleten TİKA Batı Şeria’da Filistin Yönetimi’nin kontrolündeki bölgelerde ve Gazze Şeridi’nde de çalışmaya başladı. Kurumun İsrail’deki ofisi, Doğu Kudüs’te ağırlıkla Filistinlilerin yaşadığı Şeyh Cerrah Mahallesi’nde bulunuyor. TİKA Filistinlilerin yararına 500’den fazla proje yürütmekle övünüyor.
TİKA’nın bugünlerdeki en büyük projesi Gazze’de bir hastane inşaatı ve yine Gazze’de yolların asfaltlanması ve çökmekte olan kanalizasyon sisteminin ıslahı. Türk hükümetinin sağladığı kaynaklar ve Müslüman yardım kuruluşlarından gelen bağışlarla çalışan TİKA, Filistin Yönetimi’nde de daha ufak projeler yürütüyor. Israel Hayom gazetesi 21 Mayıs’taki haberinde TİKA’nın Doğu Kudüs’teki Filistinli esnaflara 500 dolarlık çekler verdiğini ve karşılığında Türk bayrağının asılmasını istediğini iddia etti. İsrail’e göre Erdoğan TİKA’yı kullanarak El Aksa Cami üzerinde etkili olmaya çalışıyor ve bu durum, kutsal mekânda himaye statüsü bulunan Ürdün’ü rahatsız ediyor.
Milli Güvenlik Konseyi’nin TİKA’ya yönelik tavsiyelerinin ayrıntıları henüz basına yansımış değil. Kurumun faaliyetlerini kısıtlama önerisi Doğu Kudüs ve Filistin Yönetimi ile mi sınırlı yoksa Gazze Şeridi’ni ve Hamas’la olan temasları da kapsıyor mu? Bu sorunun yanıtı bilinmiyor. Tavsiyelerle ilgili başbakanlığın görüşünü soran Al-Monitor bilginin gizli olduğu yanıtını aldı.
Ben-Şabat’ın Gazze konusunda üst düzey savunma yetkililerinin çizgisine ayak uydurduğu görülüyor. Komuta kademesine göre Gazze’deki insani kriz Hamas ile İsrail arasında sorun çıkartan en önemli unsurlardan biri, dolayısıyla İsrail’in bu mağduriyetlerin hafifletilmesine yardımcı olması gerekiyor. Bu bağlamda Ben-Şabat’ın Gazze’ye olumlu katkı yapan, dünyanın en yüksek işsizlik oranlarından birine sahip bölgede yüzlerce, belki binlerce insana iş sağlayan projelerin kısıtlanması yönünde tavır alması pek olası görünmüyor.
Tavsiyeler sadece Filistin Yönetimi ile Doğu Kudüs’ü kapsasa bile Milli Güvenlik Konseyi’nin bunları esasen Erdoğan’a karşı misilleme olarak düşündüğü anlaşılıyor. Nitekim konsey de Türkiye’nin İsrail’in burnunun dibinde Doğu Kudüs ve Filistin Yönetimi’nde etkinliğini artırmaya çalıştığı algısıyla derhal harekete geçilmesini önermiş değil. Erdoğan’ın tekrar İsrail’e saldırması halinde önerilen yaptırmalar, TİKA’nın Kudüs ve Filistin Yönetimi’ndeki faaliyetlerinden duyulan kaygıyı yansıtmaktan ziyade Erdoğan’dan intikam alınmak istediğini gösteriyor.
Netanyahu Erdoğan’la son kavgada ölçülü davranmış olsa da ulusal güvenlik danışmanının somut adımlarla cevap verme tavsiyesi hâlâ masasında duruyor. Türkiye’nin yardım ajansına karşı harekete geçmek Erdoğan’ı durdurur mu? Görünen o ki tecrübeli bir Şin Bet görevlisi olan Ben-Şabat durduracağını düşünüyor.