Irak’taki ABD güçlerinin komutanı General William H. Seely tarafından yazılan mektup 6 Ocak’ta medyaya sızdırıldıktan sonra İsrail güvenlik teşkilatının tepe isimleri arasında büyük bir hızla yayıldı. Mektubun İbranice çevirisi de dakikalar içerisinde İsrail’deki en gizli WhatsApp gruplarına ulaştı. Amerikalıların Irak’tan hemen çekilmeye hazırlandığına işaret eden mektup, İsrail Savunma Bakanlığı’nda topyekûn teyakkuza geçirdi. Dahası mektup ABD Başkanı Donald Trump’ın yaklaşan seçimler öncesinde Irak ve Suriye’deki tüm ABD güçlerini bir anda çekeceğini öngören İsrail’in “kâbus senaryosunu” da hayata geçirmek üzereydi.
Eş anlı olarak İran da büyük güçlerle imzaladığı nükleer anlaşmada yer alan çeşitli taahhütlerini askıya alarak sınırsız miktarda yüksek oranlı uranyum zenginleştirme çalışmalarına geri döndüğünü, askeri amaçlı nükleer kabiliyet edinme çabalarını canlandırdığını duyurdu. Kimliğinin saklı kalmasını isteyen üst düzey bir İsrail savunma yetkilisi “Bu koşullarda en kritik dönemde tamamen yalnız kalıyoruz. İsrail’in ulusal güvenliği açısından bundan daha kötü bir senaryo olamaz” dedi.
Birkaç saat sonra mektubun yanlışlıkla sızdırıldığı ortaya çıktı. Ancak ABD Savunma Bakanı Mark Esper dâhil çeşitli yetkililerden gelen yalanlamalar, İsrail savunma yetkililerini sakinleştirmeye yetmedi. Kıdemli bir güvenlik yetkilisi Al-Monitor’a şöyle konuştu: “Başkan’ın davranış tarzının askeriyeye de bulaştığını görmek üzücü. Bu mektubun ne şekilde kaleme alındığı, niçin sızdırıldığı, hatta neden yazıldığı bile belli değil. ABD’nin Orta Doğu’daki genel davranış tarzında da hiçbir netlik yok. Her sabah yeni bir belirsizliğe uyanıyoruz.”
Mektuptan 24 saat sonra İsrail’de şu kanaat oluştu: Trump kalma veya gitme konusunda karar vermiş değil. Ancak eğilimi gitme yönünde. Zira seçimlerin yapılacağı bir yılda Washington’a asker cenazeleri insin istemiyor. Trump uzun zaman önce vadettiği gibi Suriye’den çıkmaktan da memnun olacak. ABD ordusu çekilmeye yönelik çalışma planının çerçevesini hazırlamaya çalışıyor. Mektubun gönderilmesi ve sızmasıyla sonuçlanan hadise de bu çalışmalar esnasında gerçekleşti. Bunda ABD emir-komuta zincirinde bazı aksaklıklar da etkili olmuş olabilir. Her hâlükârda İsrail’in en kötü senaryoya hazırlanması lazım. Çünkü bu senaryonun gerçekleşme ihtimali giderek artıyor. Al-Monitor’da daha önce de ele alınan bu senaryoya göre Trump 2020 seçimlerine doğru Orta Doğu’yu terk etmeyi seçecek ve İsrail’i savaş alanında yalnız bırakacak. İran’ın adım adım nükleer anlaşmadan çekildiği ve nükleer bombaya doğru yol aldığı bir dönemde bu, olabilecek en kötü, en sarsıcı zamanlama olacak.
İsrail’in önümüzdeki haftalarda ABD Başkanı’na ağır baskı uygulayarak, başkanlık seçimleri öncesinde Trump’ı genel olarak Orta Doğu’dan, özel olarak da Irak ve Suriye’den çekilmemesi için ikna etmeye çalışacağı değerlendiriliyor. Başbakan Benjamin Netanyahu elindeki tüm imkânları kullanacak. Büyükelçi Ron Dermer de fazla mesai yapacak. Bu bağlamda ABD’deki evanjelist Hristiyan liderlerle olan iletişim kanallarının da kullanılması bekleniyor.
Ancak asıl soru şu: Tüm bu çabalar sonuçsuz kalır ve Trump’ın nihai kanaati Orta Doğu’dan çekilme yönünde oluşursa ne olacak? İsrailli bir askeri kaynak bu soruya cevaben “Böyle bir durumda kendimizi en kötü senaryoya hazırlamak için elimizden geleni yapacağız” dedi. “En kötü senaryo” ile İran’ın son kertede Nükleer Silahların Yayılmasını Önleme Antlaşması’ndan çekilerek ve ABD seçimlerinden faydalanarak nükleer silah yapması kastediliyor.
Bu arada İsrail olabildiğince göze batmamaya çalışıyor. Netanyahu bakanlara İranlı general Kasım Süleymani’nin öldürülmesi hakkında röportaj vermeme ve agresif açıklamalar yapmama talimatı verdi. Kendisi de bir kabine toplantısında “Süleymani’nin öldürülmesi İsrail’in değil ABD’nin meselesi” dedi ve İsrail’in bu olaya olabildiğince mesafeli durması gerektiğini vurguladı.
İsrail’in umudu İran yönetiminde pragmatik kanadın radikallerden üstün çıkması ve İran’ın aşırı misillemelerde bulunmaması. Bu, tüm taraflara zafer ilan edip sakinleşme imkânı verebilir. Böyle bir senaryo ABD’nin Irak’taki askeri varlığına da nefes aldırabilir ve Trump bölgedeki askerleri çekme niyetini erteleyebilir. İran’ın 7 Ocak gecesi Irak’taki ABD güçlerinin üslerine düzenlediği saldırılar “ölçülü yanıt” tanımına uyuyordu. İsrail bunların devamının gelmemesi için dua ediyor. Netanyahu Süleymani’nin ölümünün ardından tüm ihtimal ve senaryoları değerlendirmek üzere Kabine’yi bu hafta iki defa topladı.
Öldürülmesiyle ortaya çıkan risklere ve yukarıda bahsedilen tüm hususlara rağmen İsrail savunma teşkilatının çoğu üyesi, Kabine üyeleri ve karar vericilerin neredeyse tamamına göre Süleymani’nin ortadan kaldırılması kesinlikle elzemdi. Bu görüşe göre Süleymani’nin yokluğu sadece İsrail’in milli güvenliğine değil, tüm Orta Doğu’nun istikrarına olumlu yansıyacak.
Adının saklı kalmasını isteyen üst düzey bir İsrail güvenlik görevlisi Al-Monitor’a şöyle konuştu: “Süleymani’nin İran’da özel bir konumda olduğu cenazesinde tartışmasız bir şekilde ortaya kondu. Süleymani hem dinsel kutsiyeti simgeleyen hem de Dini Lider’e engelsiz ulaşabilen bir general olarak eşi benzeri olmayan, özel bir konum edinmişti. İran’ın hem nükleer emellerinin hem de nüfuzunu Akdeniz kıyılarına kadar yayma hırsının arkasındaki itici güç Süleymani idi. İsrail’e karşı Şii ablukası planını yapan da İsrail’in verdirttiği tüm kayıplara rağmen bu planı tüm gücüyle uygulamaya çalışan da o idi. Yakın gelecekte onun yerini dolduracak birinin bulunması zor görünüyor. Süleymani’nin sahadan çıkışı Orta Doğu ve bütün dünya için iyi oldu.”