TEL AVIV — İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu 10 Nisan’da alelacele bir basın toplantısı düzenleyerek iki hafta önce görevden aldığı Savunma Bakanı Yoav Gallant'ı görevine iade etti. Üç ayı aşkındır görevde olan Netanyahu, gazetecilerin sorularını ilk kez yanıtladı ve güvenlik durumunun kötüleşmesinden önceki hükümeti sorumlu tuttu.
Netanyahu'nun bu sıra dışı basın toplantısı sebepsiz değildi. Son günlerde Gazze Şeridi, Lübnan ve Suriye'den İsrail topraklarına atılan roketler ve İsrailli sivil ve askerlere yönelik ölümcül saldırılar, İsrail’in hasımlarının uzun zamandır hayalini kurdukları birleşik cepheyi hayata geçirmeye başladıklarını düşündürüyor.
Geçtiğimiz ay nadir görülecek bir olay yaşandı ve bir intihar bombacısı, yanında kitlesel katliama yol açacak bir patlayıcı miktarıyla Lübnan'dan İsrail'e sızmayı başardı. Böylesi bir saldırı, Hizbullah’la ve İran’a yakın başka güçlerle o çok korkulan büyük savaşı tetikleyebilirdi. Şükür ki patlayıcılar can kaybına neden olmadı, sadece bir Arap İsrail vatandaşı yaralandı. Yeri tespit edilen saldırgan vurularak öldürüldü.
İsrail polisinin kutsal Ramazan ayında Mescid-i Aksa'nın içinde barikat kuran militanları dağıtmak gerekçesiyle camiye iki kez baskın düzenlemesi de gerilimi fazlasıyla körükledi. İbadet edenlerin copla dövüldüğünü gösteren rahatsız edici görüntüler hızla yayıldı ve dünyanın dört bir yanında Müslümanların öfkesini tetikledi.
Bu olayların üstüne bir de üst düzey Hamas ve İslami Cihat yetkilileri İsrail'e karşı hamleleri koordine etmek amacıyla Beyrut’ta Hizbullah Genel Sekreteri Hassan Nasrallah’la bir araya geldiler. Bu toplantı, Netanyahu'nun suratına alenen atılmış bir tokat niteliğindeydi.
İsrail'deki son istihbarat değerlendirmesi de kaygı verici olup kuzey cephesinde uzun zamandır ilk kez topyekûn savaş ihtimalinin arttığına işaret ediyor.
İsrail Savunma Kuvvetleri İstihbarat Başkanlığı, İran ve Hizbullah’ın İsrail'le doğrudan çatışmak istemediğine ancak özgüvenlerinin ve İsrail'e saldırma kararlılıklarının arttığına inanıyor. İsrail'e yönelik bir saldırı veya İsrail’in sınır ötesindeki bir hava operasyonu sonucu taraflar arasında şiddetli çatışmanın patlak verdiği bir senaryo giderek daha gerçekçi hâle geliyor.
Askeri istihbarat yıllardır İsrail'in caydırıcılık kapasitesinin topyekûn savaş ihtimalini asgariye indirdiğini varsayıyor fakat son değerlendirmeler bu caydırıcılığın hızla aşındığına işaret ediyor. Netanyahu hükümetinin genel zayıflığı ve kitlesel hükümet karşıtı gösterilerin yanı sıra İsrail ile ABD arasındaki büyüyen çatlak da bu aşınmayı hızlandırıyor.
Yine de Netanyahu'nun pazartesi günü büyük oranda hasmane olan bir medya ile karşı karşıya gelmeyi göze alması, bahsi geçen güvenlik kaygılarından veya jeostratejik faktörlerden kaynaklanmış görünmüyor. Netanyahu ve partisi Likud’un halk desteği hızla düşüyor. Kanal 13'ün son anketine göre 1 Kasım seçimlerinde 120 üyeli Knesset’te 32 sandalye kazanan Likud, bugün seçim olsa sadece 20 sandalye kazanıyor. Toplamda ise radikal milliyetçi ve ultra Ortodoks partilerden oluşan Netanyahu önderliğindeki koalisyonun çoğunluğu sağlayan 64 sandalyesi 46’ya düşüyor.
Netanyahu'nun basın toplantısının başında yaptığı konuşma, kabak tadı veren iddialardan, ülke düşmanlarını cesaretlendirmekle suçladığı önceki hükümet, muhalefet ve demokrasi yanlısı göstericilere yönelik ithamların tekrarından ibaretti. Netanyahu o anda aklına gelmiş gibi Gallant'ın görevde kalacağını da söyleyiverdi.
Tecrübeli savunma bakanının göreve iadesi, Netanyahu'nun zayıflığını yansıtıyor. Gallant'ı görevden alma kararının kamuoyunda yarattığı infiale rağmen Netanyahu iki hafta boyunca ayak sürdü. Kararından dönmedi ama bakana da resmi bir görevden alma yazısı göndermeyerek onu arafta bıraktı. Bu arada ısrarla Gallant’ın özür dilemesini talep etti ama bu özür hiç gelmedi.
Netanyahu, bu keşmekeşin başlıca sorumlusu olarak ancak kendisini suçlayabilir. Onun hedef listesinin üst sıralarında yer alan eski Başbakan Naftali Bennett, basın toplantısının ardından Kanal 11 televizyonuna çıkarak Netanyahu'nun liderlik yapamadığını söyledi. “Netanyahu sızlanıp duruyor ve sorumluluk almıyor” diyen Bennett, ABD, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ve Mısır liderlerinin Netanyahu ile görüşmekten geri durduğunu belirterek, “Onlar İsrail'in bugünkü hâline bakıp ‘Ne zavallı bir ülke’ diyorlar” diye konuştu.
Al-Monitor'a konuşan üst düzey bir diplomatik kaynak, Ramazan ayına iyi hazırlanmanın, dindar Müslümanları öfkelendirecek kışkırtıcı hareket ve kararlardan kaçınmanın kritik olduğunu söyledi. Kimliğinin saklı kalmasını isteyen kaynak, 2022 Ramazan ayı öncesinde Bennett hükümetinin aldığı bir dizi tedbiri anımsattı. Bennett öncelikle İsrail'de çalışmak isteyen Gazzeliler için izinlerin önemli oranda artırılması konusunda iç güvenlik teşkilatı Şin Bet’i ikna etmiş ve bu arada Gazze’den fırlatılan her bir roket veya yangın balonuna cevaben sert bir misilleme politikası uygulamıştı.
Bennett daha sonra Mısır Cumhurbaşkanı Abdülfettah El Sisi ile yüksek profilli bir görüşme yapmıştı. Sisi’nin uzun bir talep listesi sunduğunu belirten kaynak, “Bennett ise [Sisi'ye] tek bir taleple gitti -- [Gazze ile Mısır arasındaki] Refah sınır kapsından kaçakçılığa izin verilmemesi. Sadece bir taleple gittiğinizde karşı taraf bunun önemini anlıyor. Sisi de üzerine düşeni en iyi şekilde yaptı” diye konuştu.
Gerçekten de Bennett turnayı gözünden vurdu. Görev süresi boyunca Gazze sınırına sükûnet hâkim oldu. Halefi Yair Lapid de Ağustos 2022'de Gazze'de İslami Cihat’a yönelik üç günlük başarılı bir operasyona imza attı.
Ramazan ayına hazırlanırken İran’ı da hedef alan Bennett, İsrail'e saldırmak için gönderilen vekil kollar yerine “ahtapotun başının vurulması” diye tabir ettiği stratejiyi uyguladı. Yabancı basına göre İsrail, İran topraklarında bilim adamları ile askeri şahıslara yönelik bir dizi saldırı gerçekleştirdi.
Kaynak, “Gördük ki İran bizimle dalaşmaktan korkuyor. Oyunun kurallarının değiştiğini, artık dokunulmaz olmadıklarını anladılar. İşe yaradı” diye konuştu.
Böylece Bennett’in döneminde İsrail Ramazan'a optimal düzeyde hazırlıklıydı ve İran’a karşı oluşturduğu caydırıcılık otomatik olarak Hizbullah’a karşı caydırıcılığını da güçlendiriyordu. Filistinli saldırganlar Batı Şeria ve İsrail içinde saldırılara devam etse de bunlar başka cepheleri tetiklemedi.
Bennett Al-Monitor'a yaptığı açıklamada üst düzey Hamas yetkilisi Salih El Aruri'nin uzun zamandır İsrail'e karşı farklı cepheleri birleştirme fikrinde olduğunu belirtti. Bennett’e göre "Bu yıl Aruri ilk defa başarılı oldu. Her şey Ramazan’a nasıl geldiğinize, ne kadar hazırlıklı ve dirençli olduğunuza, cepheleri birbirinden ne kadar ayrı tutabildiğinize bağlı."
İsrail'in uluslararası diplomatik konumunda görülen ciddi gerileme de ülkenin -- ve Netanyahu'nun – sıkıntılarını artırıyor. Bennett ve Lapid, Başkan Joe Biden'ın gözdeleriydi ve ayrıca BAE lideri Muhammed bin Zayid, Sisi, hatta Suudi Kralı Selman bin Abdulaziz El Suud’la ve Avrupalı liderlerle ilişkileri güçlendirmişlerdi. Suudiler, BAE ve Bahreyn bugün İran'la uzlaşma telaşında, Biden ise Netanyahu’dan tiksindiğini gizlemiyor bile.
İsrail öncülüğünde bahsi geçen Sünni devletlerle İran'a karşı bölgesel bir ittifak oluşturma hayali suya düşerken Netanyahu, kabinesi için yanına çektiği radikal milliyetçilerle baş başa kalmış durumda.
Eski bir üst düzey İsrailli siyasi kaynak kimliğinin saklı kalması kaydıyla Al-Monitor'a şöyle konuştu: “Bu durum, hasımlarımızın cüretkârlığını da fazlasıyla etkiliyor. İsrail'in gücünün bir kısmı Amerikan şemsiyesinden, Beyaz Saray'a erişimden, sorunlu bir alanda optimal şekilde manevra yapabilme kabiliyetinden geliyordu. Netanyahu’ya Abu Dabi veya Washington'dan bu kadar uzun süre davet gelmiyorsa bunun yansımaları tüm Orta Doğu’ya yayılıyor."