KUDÜS — Yılın başından bu yana Kudüs'te Hristiyanlara ve Hristiyan mekânlarına karşı Yahudiler tarafından gerçekleştirilen sözlü ve fiziksel saldırılar giderek endişe verici bir hal alıyor. Nefret suçları Kudüs'te yeni bir şey değil. Bunlar genellikle münferit olaylar olarak görülüyordu ancak bu algı son aylarda değişti.
İki Yahudi gencin Kudüs'ün Eski Şehir bölgesindeki Rum Ortodoks manastırından çıkan engelli bir rahibe tükürmesi ve mağdura yardım etmeye çalışan başka bir rahibi biber gazıyla tehdit etmesi nasıl izah edilir? Bir başka Yahudi genci Zeytindağı'ndaki Meryem Ana Türbesi’ne demir çubukla girmeye ve ibadet edenleri tehdit etmeye iten nedir?
Mart ayında birkaç gün arayla gerçekleşen bu iki olay, ırkçılıkla mücadele eden Tag Meir örgütü tarafından kayıtlara geçirildi. Örgütün başkanı Gadi Gvaryahu, saldırıların İsrail’deki mevcut sağcı-dinci koalisyon hükümetine bağlanabileceği kanısında.
Hristiyan ve Müslümanlara yönelik nefret suçlarını belgeleyen ve yetkililerin bu olaylara verdiği tepkiyi izleyen Gvaryahu’ya göre Hristiyan din adamlarını, dini mekânlardaki ziyaretçileri ve kurumları hedef alan şiddet ve vandalizm olaylarında bu yıl ve özellikle son birkaç haftada meydana gelen rahatsız edici artış hükümetin etkisiyle açıklanabilir. Al-Monitor’a konuşan Gvaryahu, mağdurların itilip kakıldığını ve üzerlerine tükürüldüğünü, dini sembol ve ikonalara zarar verildiğini, Hristiyan kurumların çevresinde kışkırtıcı duvar yazılarının yazıldığını aktardı. Bu saldırıların çoğu Kudüs'ün Eski Şehir bölgesinde kilise ve manastırların yakınında gerçekleşti.
Tag Meir'in Yahudiler tarafından diğer inanç gruplarına uygulanan ırkçılıkla mücadele için kurulduğunu vurgulayan Gvaryahu, artan şiddetten dolayı çok endişeli olduklarını belirtti. Tag Meir’e bildirilen olayların listesi son birkaç ayda epey uzamış.
Gvaryahu’ya göre Ulusal Güvenlik Bakanı İtamar Ben-Gvir liderliğindeki Yahudi Gücü Partisi’nin parlamento üyelerinin çoğu, doğum servislerinde Yahudi ve Arap kadınların ayrı tutulmasını savunuyor. Ayrıca, Yahudilerin Araplara ev kiralayıp satmasının yasak olduğuna, Yahudi terörist diye bir şey olmadığına inanıyorlar.
Yahudi Gücü’nü “Yahudi üstünlüğüne” inanan bir parti olarak tanımlayan Gvaryahu, bu zihniyette nefret suçlarının kabul gördüğünü, Batı Şeria'da Filistinlileri ve İsrail'de, özellikle de Kudüs'te Hristiyanları hedef alan ve “bedel ödetme” saldırıları olarak bilinen eylemlerin onaylandığını belirtti.
Gvaryahu sözlerini şöyle sürdürdü: “Aşırı sağ, Hristiyanları 'putperest' olarak görüyor. Müslümanlar ise şaşırtıcı bir şekilde daha küçük bir sorun teşkil ediyor, en azından dini açıdan. Bu, Ocak 2023'ten bu yana Kudüs'te ve İsrail genelinde Hristiyanlara yönelik nefret suçlarında görülen dramatik artışı açıklıyor. Benzer şekilde Yahudiye ve Samiriye'de Filistinlilere yönelik saldırılarda yaşanan büyük artış da mevcut koalisyonla açıklanabilir.”
Kudüs belediye meclisinde Meretz partisini temsil eden Laura Wharton, Al-Monitor'a yaptığı açıklamada yakın zamanda Gvaryahu'yla beraber hedef alınan kiliseleri ziyaret ettiğini ve görgü tanıklarını dinlediğini söyledi. Wharton, topladığı bilgileri Kudüs polisinin komutanına aktarmış ve konuyu Kudüs belediye başkanı ile görüşmüş.
Kudüs'ün baş hahamı Şlomo Ammar da Hristiyanlara yönelik saldırılardan endişeli. Baş haham geçtiğimiz günlerde alışılmadık bir adım atarak Hristiyanlara saldıran Yahudilere karşı sert bir mektup yayınladı.
İngilizce yazılan mektupta şu ifadeler yer aldı: “Yahudi olmayan din adamlarından, bazı Yahudi gençlerinin ve inançlıymış gibi davranan bazı kişilerin sokakta yürürken onlara beddua, küfür ve daha fazlasıyla zulmettiğini üzüntüyle öğrendik. Şüphesiz ki bunu yapanlar Tevrat'a ve onun öğretilerine riayet etmeyen, sorumsuz kişilerdir. Bu tür davranışların kesinlikle yasak olduğunu duyururuz.”
Bu olayları bir an önce durdurma gereğini başka hahamlar da paylaşıyor. Özellikle sosyal medya çağında bunlar İsrail'in imajını ve turizmi olumsuz etkileme potansiyeli taşıyor. Yahudilerin rahiplere tükürdüğü ve Hristiyan dini sembollerine zarar verdiği görüntüler tüm dünyada hızla yayılıyor.
Turizm Bakanlığı'nın yeni genel müdürü Yossi Patel, "Kudüs ekonomisi turistler olmadan ayakta kalamaz" uyarısında bulunuyor. Patel, Kudüs Belediye Başkanı Moşe Leon'a yazdığı mektupta şöyle diyor: “Ülkemizde bu delilik normalleşti. Bununla yüzleşmemiz ve failleri kanun önüne getirmemiz gerekir. Bu olaylar bize zarar verecek. Onlar aslında geçimini turizmden sağlayan Kudüslülerin yüzüne tükürüyorlar. Yahudi olduğumuz için yüzümüze tükürülse nasıl tepki verirdik? İsrail'in yüzüne, İsrail’in dünyadaki imajı ve konumuna tükürüyorlar.”
28 Mayıs'ta, aralarında Kudüs Belediye Başkan Yardımcısı Aryeh King'in de bulunduğu göstericiler Hristiyanların Ağlama Duvarı'nı ziyaret etmesini protesto etmiş, “Misyonerler evinize dönün!” yazılı bir pankart açmıştı. Bazı haberlere göre gösteride hava gergindi ve şiddetin eşiğinde görünüyordu.
Al-Monitor’un sorularını yanıtlayan King, Hristiyanlara yönelik gelişigüzel saldırılar ile misyonerlik karşıtı gösterilerin aynı kefeye konamayacağını söyledi.
King şöyle konuştu: “İkinci olayda misyonerlere karşı harekete geçen insanlar söz konusu. Ben de onlardan biriyim ve bundan gurur duyuyorum. Buna karşı gösteri yaptık. Burada “İsrail'i seviyoruz” diyerek parlamento üyelerine, başka Yahudilerle yanaşmaya çalışan Hristiyanlardan söz ediyoruz. Bunların tek amacı, Yahudileri ve özellikle İsrail'deki Yahudileri dinlerinden koparmak. Protestoya katıldım. Şiddet yoktu. Kimseye tükürmedik ya da başka bir şekilde zarar vermedik. Misyonerlik karşıtı faaliyetlere her gün katılıyorum. Bunu görev biliyorum.”
Vatikan'ın Kutsal Topraklardaki Hristiyan Kutsal Mekânlarının Sorumlusu Peder Francisco Patton ise Al-Monitor'a verdiği mülakatta endişelerini şöyle dile getirdi: “Hristiyanlara yönelik şiddet eylemleri ve nefretin yükselişinden son derece kaygılıyım. Hristiyanlara laf atılmadığı, tükürülmediği, duvar yazılarının yazılmadığı, vandalizm ve başka taciz eylemlerinin yaşanmadığı tek bir hafta geçmiyor. Bu olayları dizginleme sorumluluğu, kolluk kuvvetleri dâhil olmak üzere İsrail makamlarına ait. Ne yapmaları gerektiğini biliyorlar ama bu ciddi hadiseye son vermek istemiyorlar.”