Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile İsrailli mevkidaşı İsaac Herzog arasında filizlenen yakınlık İsrailli diplomatları memnun etse de sürece yönelik kuşkular ortadan kalkmış değil.
Erdoğan İsrail’de en yumuşak deyimiyle pek sevilen bir isim değil. Yedi aydır cumhurbaşkanı koltuğunda oturan Herzog ise aktif, etkili, ılımlı ve sevilen bir lider olarak şekilleniyor, büyük ölçüde sembolik olan makamının sınırlarına sığmıyor.
Üst düzey bir İsrailli diplomatik kaynak kimliğinin saklı kalması kaydıyla Al-Monitor’a şöyle konuştu: “Erdoğan için her şey menfaat meselesi. Herzog’un ise doğası bu. O hep böyle, bir nevi yeni bir Şimon Peres… Daima riski fırsata, düşmanı dosta çevirmek isteyen, müzmin bir iyimser. Etkili olmak istiyor.”
Herzog’un 6 Şubat’ta koronavirüsün omicron varyantına yakalanan Erdoğan’ı arayarak acil şifalar dilemesi, iki liderin diyalogunda yeni bir aşama oldu. Kıdemli bir İsrailli güvenlik kaynağı gülümseyerek “Bir bakmışsın randevuya da çıkarlar” dedi.
İki cumhurbaşkanı bir süredir telefonda görüşüyordu ama asıl dönüm noktası, Erdoğan’ın geçtiğimiz kasım ayında İstanbul’da gezerken casusluk suçlamasıyla gözaltına alınan İsrailli Natali-Mordi Oknin çiftini serbest bıraktırmasıyla yaşandı. Herzog tabii ki Erdoğan’ı arayıp teşekkür etti. Başbakan Naftali Bennett ve Dışişleri Bakanı Yair Lapid de onu takip ettiler.
Bennett, Lapid ve Savunma Bakanı Benny Gantz gibi yetkililer üzerinde giderek etkili hâle gelen Herzog, daha bu olay yaşanmadan Erdoğan’ın dikkate alınması gerektiğini telkin ediyordu. Bennett sık sık Herzog’a danışıyor. Öyle ki Herzog, genç gösteren simasına rağmen adeta köyün aksakallısı gibi hareket ediyor, kavgacı İsrail siyasetinde tecrübeli, sorumluluk sahibi yetişkin rolünü üstleniyor.
Erdoğan’ın Herzog nezdinde başlattığı açılım, iki ülkenin istihbarat servisleri, dışişleri bakanlıkları ve Gantz’ın öncülüğünde savunma bakanlıkları arasında yakınlaşmayı teşvik etti. Türkiye medyası 11 Şubat’ta Milli İstihbarat Teşkilatı’nın Yair Geller adındaki İsrailli işadamına İran tarafından planlanan suikastı engellediğini iddia etti. Habere göre bu suikastla İran’ın nükleer programının mimarı Muhsin Fahrizade’ye Kasım 2020’de düzenlenen ve İsrail’e atfedilen suikastın intikamı alınacaktı.
Türkiye yıllarca İsrail’in Orta Doğu’daki en önemli stratejik müttefiklerinden biri oldu. Çoktandır mazi olan o günlerin Erdoğan iktidarda kaldığı sürece geri gelmesi zor. Yine de son aylardaki gelişmeler iki devlet arasında “mini bir altın çağ” sayılır. Tarafları bu yöne sevk eden ise kavgalı bir dönemin ardından gençlik aşkını canlandırma arzusu değil, menfaatleri.
Üst düzey bir İsrailli diplomatik kaynak adının yazılmaması kaydıyla Al-Monitor’a şöyle konuştu: “Erdoğan’ın değişmediğinin farkındayız. O bizden hoşlanmıyor, hatta belki tam zıddı duygulara sahip ve bir anda yine aleyhimize dönebilir. O Müslüman Kardeşler’in liderlerinden biri ve pek çok insan onun antisemitik olduğunu düşünüyor. Ancak Erdoğan uyanık bir lider. Bugünlerde pek çok cephede ciddi sorunlar yaşıyor ve önünde seçimler var, dolayısıyla genel olarak sağlam ittifaklara, özel olarak da İsrail’le iyi geçinmeye ihtiyacı var. Buna itirazımız yok. Ancak temkinli davranıyoruz.”
İlişkilerdeki iyileşmenin başlıca itici güçlerinden biri doğal gaz. Son yıllarda doğal gazda kayda değer bir güce dönüşen İsrail, hâlihazırda Ürdün ve Mısır’a, hatta belki üçüncü bir taraf üzerinden Lübnan’a önemli miktarlarda gaz veriyor. İsrail Kahire merkezli Doğu Akdeniz Gaz Forumu’nun başat ortaklarından biri. Akdeniz havzasında İsrail’in kritik ortakları olan Yunanistan ve Kıbrıs da bu örgütte yer alıyor. İsrail’den Kıbrıs ve Balkanlar’a, oradan da Avrupa’ya gaz taşıyacak EastMed boru hattı projesi epey konuşuldu ancak gelinen noktada projenin gerçekleşme ihtimali yok denecek kadar az. Yakın ilişkiler kuran bu kulübe Türkiye davet edilmezken, hakarete uğramış ve dışlanmış hisseden Erdoğan partiyi bozmaya çalışan şımarık çocuk gibi davrandı.
Gaz meselesi karmaşık. ABD, İsrail’in Türkiye’ye gaz vermesini destekliyor. Zira bu, Türkiye’nin Rusya’ya bağımlılığını azaltacak. Ancak Rusya ve Ukrayna’nın savaşın eşiğine geldiği şu günlerde Erdoğan en büyük kaybedenlerden biri olma riskiyle karşı karşıya. Erdoğan’ın taraf seçmesi gerekecek. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’e olan ciddi bağımlılığı Erdoğan’ın başına bela oluyor ve bundan kurtulmak onu memnun edebilir. İsrail gazını iki ülkeyi doğrudan bağlayacak bir boru hattından almak isteyen Erdoğan, bu hattı memnuniyete Avrupa’ya uzatır. İsrail’den Yunanistan’a, oradan da Avrupa’ya uzanacak boru hattı önerisi ise Erdoğan’a pek hitap etmiyor. Yunanistan ve Kıbrıs da İsrail ile Türkiye arasında filizlenen aşktan hiç mi hiç hoşnut değil.
Herzog’un Türkiye’yi ziyaret edeceğine dair son haftalarda çıkan haberler, Atina’da ciddi kaygı yarattı ve Herzog’un bu ay içinde önce Yunanistan’a gitmesi kararlaştırıldı. İsrail Yunanistan’ın öncelikli olduğuna işaret ediyor ancak aynı zamanda dış politika şemsiyesinin altında herkese yer olduğu mesajını veriyor.
Yunanistan Savunma Bakanı Nikolaos Panagiotopulos’un 20 Ocak’taki İsrail ziyaretinin ardından Gantz da henüz açıklanmayan bir tarihte Atina’ya iade-i ziyarette bulunacak. İsrail Yunanistan ve Kıbrıs’la ittifakının güçlü olduğunu, gelişmeye devam ettiğini göstermek istiyor. Erdoğan kusura bakmasın. İsrailli güvenlik kaynağı, “Yunanlılar İsrail-Türkiye yakınlaşmasından rahatsız. Ancak biz onlara güven vermeye çalışıyoruz. Bu stratejik ittifak hiçbir şekilde tehdit altında değil” şeklinde konuştu.
Bunlar bir yana, Ankara’dan gelen tüm işaretler, İsrail’e yaklaşımda stratejik olmasa da somut bir değişikliğin olduğu yönünde. “Bu, Mossad’ın değerlendirmelerine de çeşitli güvenlik konularına da yansıyor” diyen kaynak, sözlerini şöyle sürdürdü: “Türkler son dönemde güvenlik konularında çok yardımcı oluyor. Hiç alışılmadık bir şekilde bazı isteklerimizle ilgili somut şeyler yaptılar.” Bu bağlamda Türkiye’deki artan Hamas varlığının kısıtlanması için İsrail’in defalarca talepte bulunduğunu anımsamak lazım.
Yine de geçmiş tecrübeler ışığında Erdoğan’ın niyetlerine ilişkin kuşkucu yaklaşım korunuyor. Bennett, İsrail’in tıpkı Erdoğan gibi öncelikle kendi menfaatlerini gözettiğini, işine geldiği zaman antisemitiklerle bile işbirliği yaptığını savunan pragmatik bir çizgide. İsrail İslamcı liderden yana hayalci beklentilere kapılmış değil ama barış ve ticarete yönelik her adımı olumlu karşılıyor.
Gelişmeleri yakından izleyen bir İsrailli güvenlik uzmanı Orta Doğu’da değişik bir eğilim gözlendiğini belirterek, “Tüm oyuncular olabildiğince çok oyuncuyla temasta olmaya çalışıyor. Herkes herkese el uzatıyor ve her yerde boy göstermeye çalışıyor” dedi. Kimliğinin saklı kalmasını isteyen uzman, bölgedeki pek çok devletin benimsemekte olduğu bu yaklaşımı “Katar yöntemi” diye tabir etti ve bunun belirsizlik dönemlerine özgü olduğunu vurguladı. Gerçekten de Orta Doğu’da bugün belirsizlik hâkim. Amerikalıların bölgeden çekildiğini, Rusların ise angajmanlarının kapsamı ve derecesi konusunda kararsız kaldığını söyleyen uzman, “Belirsizlik artıyor ve herkes herkesle iyi geçinmek istiyor” dedi.
Birleşik Arap Emirlikleri de bu yaklaşımın örneklerini veriyor. İran destekli Husilerin saldırılarına maruz kaldığı halde İran’la ilişkilerini ısıtmaya çalışıyor, yumurtalarını farklı sepetlere koyuyor. Erdoğan da bu açıdan farklı görünmüyor.
Son olarak İran’a bir kez daha değinmek lazım. İsrail gibi Erdoğan da İran’la ilgili ciddi kaygılara sahip. Dini bütün bir Sünni Müslüman olan Erdoğan sınır komşusu olarak nükleer kabiliyete sahip bir Şii İslam Cumhuriyeti görmek istemez. Suriye konusunda da Tahran’la anlaşamıyor. İsrail ve Türkiye’nin ortak stratejik çıkarları ilk bakışta görünenlerden fazla. İki ülke arasında kayda değer ve giderek artan ticari ilişkiler var.
Üst düzey İsrailli diplomatik kaynak Erdoğan’ı kastederek şöyle konuştu: “Seçimler yaklaştıkça bizden uzaklaşacağı açık. Böyle gelmiş böyle gider. Ve o noktaya gelindiğinde biz ne yapacağımızı biliyoruz. Artık tecrübeliyiz.”