El Aksa Cami bir zamanlar dostane olan Ürdün-İsrail ilişkilerinde yine büyük bir çatlak açıyor. Kudüs’teki en kıdemli Ürdünlü yetkilinin 24 Şubat’ta aşağılayıcı bir şekilde tutuklaması ikili ilişkilerde gerilim yarattı. Ağır silahlı İsrail güvenlik güçleri Şeyh Abdül Azim Selheb’in Doğu Kudüs’teki evine sabah 5:30’da gitti. Aynı operasyonda Selheb’in yardımcısı, Ürdün Evkaf Bakanlığı’nın başka çalışanları ve tanınmış Filistinli aktivistler de tutuklandı.
İsrail polisine göre tutuklamaların nedeni, 75 yaşındaki Selheb’in yüzlerce Müslümanla beraber El Aksa’daki Bab El Rahme mescidine İsrail tarafından konulan giriş ve ibadet yasağını çiğnemiş olmasıydı. İsrail polisine göre bu protesto eylemi “statükonun değiştirilmesi” anlamına geliyordu.
UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde yer alan El Aksa’nın doğu tarafında bulunan mescit 2003’de kapatılmıştı. Yeni atanan ve genişletilen İslami Vakıflar Konseyi 14 Şubat’ta buraya girip namaz kılarak sembolik bir protestoda bulunmuştu.
İsrail’in yanıtı kapıyı zincirlemek oldu. Bunun üzerine günlük protestolar başladı, yasaklı mekânın dışında toplanan insanlar burada namaz kıldı. 22 Şubat’a gelindiğinde yüzlerce kişi Vakıflar Konseyi önderliğinde mekâna girerek Cuma namazı kıldı. Bu hareket İsrail tarafını, özellikle caminin yerinde binlerce yıl önce Yahudi bir tapınağın olduğunu öne sürerek mekânı geri almak isteyen radikal Yahudi grupları çileden çıkardı.
Haşimi Krallığı El Aksa Restorasyon Fonu Müdürü Vasfi Keylani Al-Monitor’a yaptığı açıklamada 2003’teki yasak kararının Şeyh Raid Salah önderliğindeki bir grubun mekânı kullanması nedeniyle alındığını anımsatarak şöyle dedi: “2003’teki yasak, Müslümanların kendi camilerinde ibadet etme hakkını yok sayarak alınmış keyfi bir askeri karardı. Kaldı ki İsrail’in Um El Fehm kasabasında yaşayan Şeyh Salah, İsrail’in yasakları nedeniyle yaklaşık 12 yıldır El Aksa’ya ayak basmış değil.”
Ürdün de 2003’ten bu yana her yıl mekânın açılmasını istedi ama bu talepler karşılıksız kaldı. İsrail mekânın Salah ve El Aksa Camii’ni korumak için çalışan Turas İslami Komitesi tarafından kullanıldığı için kapatıldığını söylüyordu. İsrail’in kuzeyindeki İslami Hareket’in karizmatik lideri Salah’ın El Aksa’ya girişi, şiddeti teşvik ettiği gerekçesiyle İsrail mahkemelerince sürekli engellendi. Salah’ın şu an İsrail’de yaşadığı kasabadan çıkması yasak.
Selheb’in tutuklanması Ürdün’de hükümet, parlamento ve hatta Ürdün Evanjelik Konseyi tarafından sert bir şekilde kınandı.
Bu tip diplomatik sorunların çözümünde İsrail mahkemelerine gitmekte genelde isteksiz olan Ürdün Evkaf Bakanlığı avukatları, Selheb’i mahkemede savunmak durumunda kaldılar. Şeyh tutuklandıktan birkaç saat sonra, Evkaf avukatları huzurunda mahkemeye çıkarıldığı sırada, 16 yıl önce Bab El Rahme mescidinde ibadeti yasakladığı söylenen askeri emrin bulunamadığı ortaya çıktı. Böyle bir emir gerçekten çıkarılmış mıydı? Çıkarıldıysa zaman aşımına mı uğramıştı? Bu soruların cevabı belli değil.
İsrail Birinci Derece Mahkemesi aynı gün şeyh ve onunla beraber alınan herkes için yedi gün camiye yaklaşmamaları koşuluyla tahliye kararı verdi. Kararın hemen ardından yapılan temyiz başvurusu da reddedildi ve Vakıf yetkilileri tutuklandıkları gün serbest bırakıldılar.
Al-Monitor’a konuşan FKÖ İcra Komitesi Genel Sekreteri Saib Erekat Ürdün’le ilişkilerin çok yakın olduğunu vurgulayarak şöyle dedi: “Ürdün’le pek çok boyutta yakın ilişkilerimiz var. Bunların başında Kudüs’ü, İsrail’in sömürgeleştirme politikalarına, statükoyu değiştirme teşebbüslerine karşı korumak için yürüttüğümüz koordinasyon geliyor.”
Filistin Yönetimi’ne bağlı olan Kudüs ve Kutsal Mekânlar İçin İslami-Hristiyan Konseyi’nin Genel Sekreteri Hanna İsa da Ürdün’ün yeni konseyin teşkiline önderlik ederek Kudüslülere direnme cesareti verdiğini kaydetti. İsa Al-Monitor’a şöyle konuştu: “Kral Hazretlerinin çabaları Bab El Rahme kapısının açılmasından belliydi. Bu, Kudüs halkına İsrailli işgalcilerin karşısına dikilme cesareti verdi.”
İsa, Ürdün’ün 1924’ten bu yana himaye görevini yerine getirdiğini, ayrıca İslami ve Hristiyan kutsal mekânların Ürdün himayesinde olmasını garanti eden 2013 tarihli Filistin-Ürdün anlaşmasını uyguladığını vurguladı.
2006’da Hamas önderliğindeki hükümette Kudüs Bakanı olan Halid Ebu Arafe Al-Monitor’a yaptığı değerlendirmede durumun yıllar içinde evrildiğini, Kudüs’te halkın hassasiyetinin arttığını ve yetkilileri sorumluluk almaya zorladığını kaydetti. Ebu Arafe, “Yeni Vakıflar Konseyi tepki gösterdi, Ürdün hükümeti İsrail’in mevcut anlaşmaları sürekli ihlal etmesinden rahatsızdı ve kahraman Kudüslüler haklarını savunmak için ayağa kalkarken kimse sahneden çekilmedi.” dedi.
Uluslararası Kriz Grubu’nda kıdemli analist olan Kudüs uzmanı Ofer Zalzberg’e göre son gelişmeler ve bunlarda Ürdün’ün oynadığı rol Filistin tarafında ne kadar coşku yaratıyorsa İsrail tarafında de o kadar hüsran yaratıyor. Al-Monitor’un sorularını yanıtlayan Zalzberg “İsrail’in El Aksa Camii’ndeki kısıtlamalarına karşı eylemlerde Ürdün’ün kararlı şekilde yer alması Kutsal Alan krizinin İsrail-Ürdün ilişiklerinin nasıl dibe vurduğunu açıkça göstermesi bakımından İsrail Başbakanlığı’nda hüsran yaratıyor.” dedi. “Kutsal Alan” tabiri Harem-i Şerif/El Aksa Camii’nin bulunduğu alan için tarafsız bir ifade olarak kullanılıyor.
Zalzberg’e göre “Amman’ın son günlerde El Aksa’da oynadığı role Ürdün halkının destek vermesi Kral’ı memnun ediyor ama Kral aynı zamanda Ürdün-Filistin ilişkileri ile Ürdün-İsrail ilişkileri arasındaki hassas dengeyi yeniden kurmanın yolunu arıyor.”
Filistin’in Vatikan Büyükelçisi ve aynı zamanda FKÖ’ye bağlı Kilise Yüksek Konseyi’nin üyesi olan İsa Kasisiye, Ürdün’le Filistinlilerin yakın işbirliği içinde çalıştığını vurguladı. Kasisiye Al-Monitor’a şöyle konuştu: “Harem-i Şerif’e yönelik teşebbüslere karşı son haftalarda en üst seviyede koordinasyon yürütülmesi, ayrıca saygın Kudüslü isimlerin Vakıflar Konseyi’ne dâhil edilmesi, bu benzersiz ilişkinin yansımalarıdır ve bu ilişki, Bab El Rahme’nin yanı sıra caminin diğer bölümlerinin, yaşayan taşlarının korunmasını sağlayacak.”
Eski Kudüs’te son iki haftada yaşananlar “halk gücü”nün muazzam değerini ve liderliğin önemini bir kez daha göstermiş oldu. Cin şişeden çıktı ve Kudüs halkı artık Harem-i Şerif/El Aksa Camii’ni oluşturan 144 dönümlük alanda sahip olduğu hakların bilincinde. Bundan böyle süreci tersine çevirmek imkânsıza yakın. Dedikleri gibi tüpten çıkan diş macunu bir daha geri döndürülemez.