ABD yönetimi geçtiğimiz günlerde gündeme getirdiği gibi Müslüman Kardeşler’i terör örgütü ilan ederse bunun olumsuz yansımalarını en çok hisseden ülkelerden biri Ürdün olacak. Müslüman Kardeşler’in Ürdün’deki siyasi kanadı İslami Hareket Cephesi (İHC) parlamentoda temsil ediliyor. İTC 2016 yılından beri milliyetçi isimlerle kurduğu geniş bir ittifakın içinde. El Islah bloku bugün 16 üyeyle parlamentonun alt kanadında en büyük muhalefet grubunu oluşturuyor.
Saray’la Müslüman Kardeşler arasındaki ilişkiler yedi yıl önce kopmuştu ancak Kral Abdullah 16 Nisan’da bu uzun aradan sonra ilk kez Islah bloku üyeleriyle görüştü. Vekillerden Salih El Armuti Arabi21.com sitesine verdiği demeçte “tarihi” ve “olumlu” diye nitelediği görüşmenin “Saray’la ilişkilerde yeni bir dönem” başlattığını söyledi. Armuti’ye göre görüşmede üç konu ele alındı: Kudüs, ABD tarafından hazırlanmakta olan “yüzyılın anlaşması” ve Müslüman Kardeşler’in meşruiyeti. Armuti, Müslüman Kardeşler’i terörist örgüt olarak damgalamadığı için Kral’a teşekkür etti.
Abdullah mart ortasındaki ABD ziyaretinden bu yana milletvekilleri, çeşitli siyasiler ve medyanın tanınmış isimleriyle görüşmeler yapıyor. Bu görüşmelerde şu hususlarda net bir tavır ortaya koyuluyor: Ürdün krallığının Kudüs’teki İslami ve Hristiyan kutsal mekânlar üzerindeki himaye rolünden taviz verilmeyecek, Ürdün’ü Filistinliler için alternatif bir vatan hâline getiren hiçbir anlaşma kabul edilmeyecek, Filistinli mültecileri kalıcı olarak başka ülkelere yerleştirme girişimleri reddedilecek.
Kral’ın İslamcı vekillerle görüşmesi, Başkan Donald Trump’ın haziranda açıklanması beklenen barış planından önce iç cepheyi sağlamlaştırma çabası olarak görüldü.
Al-Monitor’a konuşan Müslüman Kardeşler Sözcüsü Muaz El Havalde, Kral’ın Müslüman Kardeşler için terörist örgüt yaftasını reddetme tavrını takdirle karşıladıklarını belirtti. Hareketin Saray’la demokratik, medeni ve reformcu değerlere dayanan “olgun” ilişkiler içinde olduğunu vurgulayan Havalde, şöyle devam etti: “ABD’nin nerede durduğu bizim için önemli değil. Bizim için asıl önemli olan, milli dokunun asli bir unsuruna karşı bu ülkenin siyasi iktidarının nasıl bir duruş benimsediğidir.”
Amman’daki Kudüs Siyasi Araştırmalar Merkezi Direktörü Ureyb El Rentavi’ye göre ABD’nin Müslüman Kardeşler’e yönelik hamlesi Ürdün için kötü bir zamanda geliyor. Rentavi 2 Mayıs’ta El Düstur gazetesinde yayımlanan makalesinde şöyle diyor: “Krallık geçmişte de örgütü yasaklama baskılarına karşı koydu ve bu, Müslüman Kardeşler’in daha ılımlı, daha uzlaşmacı bir tutum benimsemesine neden oldu. Ancak şimdi ‘yüzyılın anlaşmasında’ var olan sıkıntılar yetmiyormuş gibi stratejik ortağımızın (ABD) bize yeni baskılar uygulaması bekleniyor. Bizim şimdi kendi aramızda olgun ve sorumlu bir diyalogla Ürdünlüler olarak farklılığımızı korumamız lazım.”
Müslüman Kardeşler 1950’lerden beri Ürdün’de faal. Yardım kuruluşu olarak başlayan hareket, 1990’larda siyasi kanadı İHC üzerinden etkinlik kazandı. Müslüman Kardeşler uzun yıllar Arap milliyetçisi akımlara karşı Saray’la ittifak halindeydi. Buna Mısır Cumhurbaşkanı Cemal Abdül Nasır’ın 1950’ler ve 1960’larda başını çektiği akım da dâhildi. Müslüman Kardeşler hareketi, Mısır’da monarşiyi deviren 1952 darbesinin ardından Nasır’la karşı karşıya gelmişti.
Ancak 1989’da Ürdün’de siyasi hayatın yeniden başlaması ve İHC’nin parlamentoda en büyük ve en örgütlü blok olarak ortaya çıkmasıyla Saray’la ittifak bozuldu. Hükümet 1990’ların ortasında İHC’ye kazanım sağlayan çoklu oy sistemini kaldırdı. Neticede İslamcıların meclisteki temsiliyeti zayıfladı ama yeni gelişen başka siyasi partilerin de gücü bölündü. İHC ise protesto olarak bazı seçimleri boykot etti.
Müslüman Kardeşler’in Saray’la ilişkileri, 2011’de Arap Baharı’nın ilk aylarında kapsamlı siyasi reform talebiyle düzenlenen halk gösterilerine destek vermesi üzerine iyice bozuldu. Saray’la temaslar kesilirken İslamcılar belediye meclisleri, mesleki kuruluşlar, üniversitelerin öğrenci konseyleri gibi yerel düzeydeki seçimlerde kazanım elde etmeye devam ettiler.
Ancak 2014 yılında Suudi Arabistan, Mısır ve Birleşik Arap Emirlikleri Müslüman Kardeşler’i terör örgütü ilan edip yasakladıklarında Ürdün baskılara direndi ve onların izinden gitmeyi reddetti.
2015’in kış aylarında ise Ürdün’deki Müslüman Kardeşler’de iç çatışmalar su yüzüne çıkmaya başladı. Önde gelen bazı isimler hareketten ayrıldı ve Müslüman Kardeşler Cemiyeti adı altında yeni bir yapıyı tescil etmek üzere başvuruda bulundular. Hükümet aynı yıl izni verdi.
2015-2016 döneminde hükümet eski örgüte karşı yeni cemiyetin yanında durduğu izlenimini verdi. Müslüman Kardeşler’e ait pek çok merkez kapatılırken, yeni ve eski örgütler arasında hukuki mücadele başladı.
Bu ayrışma hareketi zayıflatmış olsa da Eylül 2016’daki parlamento seçimleri seçmenin nerede durduğunu ortaya koydu. İHC ve milliyetçilerden oluşan ittifak 130 sandalyelik alt kanatta önemli kazanımlar elde ederken İslamcı rakipleri başarısız oldu. Eski örgüt ve müttefikleri önemli bir zafer kazanmış oldu.
İlerleyen dönemde hükümet ile Müslüman Kardeşler arasındaki gerilim gözle görülür şekilde azalmaya başladı. Jeopolitik koşullar değişiyordu. ABD’de tarihi bir seçim zaferi kazanan Trump’ın İsrail yanlısı tutumları, Ürdün’ün milli güvenlik menfaatleriyle taban tabana zıttı. Trump’ın “yüzyılın anlaşması” dediği barış planını açıklamadan önce Kral Abdullah’ın iç cepheyi birleştirmesi gerekiyordu.
Washington’ın Müslüman Kardeşler’e karşı atmayı planladığı adıma Amman’dan henüz resmi bir tepki gelmiş değil ancak medyaya yansıyan bilgilere göre ABD Kongresi’nde böyle bir adıma karşı her iki partiden de olumsuz tepkiler var. Gözlemcilere göre ABD’nin ortada inandırıcı bir delil yokken Müslüman Kardeşler’i terörist örgüt ilan etmesi, hareketin yasal statüde olduğu Ürdün, Türkiye, Fas ve Katar gibi pek çok müttefik ülkeyle ilişkilerine zarar verir. Dahası, hareketin pek çok mensubu yeraltına itilir ve orada daha radikal İslamcı gruplara kayar. Ürdün’ün engellemek istediği de bu.