Türkiye’nin cari açığı 2022’nin ilk altı ayında 32,4 milyar doları bulurken, açığın finansmanı için kullanılan yabancı kaynak yüzde 8'de kaldı. Buna karşılık, kaynağı belirsiz kanaldan (net hata noksan) giren 17,5 milyar dolar, açığın finansmanında yüzde 54 pay ile ana kaynak oldu. Açığın kalan yüzde 38'i de Merkez Bankası rezervlerinden finanse edildi.
Büyümesi devam edecek gibi görünen cari açığın finansmanında kaynağı belirsiz kanalın payının daha da artması muhtemel görünüyor.
Kaynağı belirsiz kanaldan giren dövizin önemli bir kısmı, özel sektörün çeşitli bahanelerle yurt dışında tuttuğu ve ihtiyaç olması ya da ülke içinde avantajlı bir durum görmesi, hatta iktidarca mecbur tutulması hâlinde getirdiği “yasal” dövizlerden oluşuyor. Buna karşılık “net hata noksan” olarak tanımlanan meblağın bir ayağını da suç ekonomisinden kazanılan ve gayrimeşru yollarla giren çıkan dövizler oluşturuyor. Bunu ayrıştırmak elbette çok zor.
Cari açığın 2022 temmuz ayında 4 milyar dolar artarak en az 36,5 milyar doları bulduğu, açıklanmış dış ticaret verileri üstünden tahmin edilebiliyor ve yıl sonuna doğru açığın 40-45 milyar dolara ulaşması muhtemel görülüyor. Bu devasa açığın finansmanın yarısından fazlasını karşılayan kaynağı belirsiz kanalın, önümüzdeki aylarda payını daha yükseğe çekmesi ve belki de tarihi bir rekora ulaşması bekleniyor.
Dış kaynağa bağımlı büyüyen Türkiye ekonomisinin bu yapısal özelliği, öteden beri kronik döviz açığı ya da cari açık kamburunu oluşturdu. Özellikle 2001 krizi sonrası IMF eliyle yaşanan büyük revizyonun ardından ekonomi hem hızlı büyüdü hem büyük cari açıklar verdi ama bu cari açıkları finanse edecek yabancı kaynak girişinde uzun yıllar zorlanılmadı. Bu kolaylık, daha fazla açık vererek büyüme cüretinin de kaynağı oldu. Öyle ki verilen cari açığın milli gelire oranı, AKP iktidarının ilk on yılında ortalama yüzde 5’den aşağı düşmedi. En büyük cari açık verilen 2011 yılında bu oran yüzde 9’a yaklaşırken 74,4 milyar dolar ile tarihi bir cari açık yaşandı. Ancak aynı yıl açığın yüzde 80’i doğrudan yatırım, portföy yatırımı ve kredi-mevduat şeklindeki yabancı kaynak girişi ile finanse edildi. Kaynağı belirsiz kanaldan ise finansmanın sadece yüzde 16’sı karşılandı.
Türkiye ekonomisinin ucuz dış kaynak kullanım baharı, ABD’de faiz artırımına gidilmeye başlanan 2013 sonrasında sonbahara, giderek kışa dönüştü. Hem dışarıda faizler yükselmeye başladı hem de Türkiye’nin bozulan göstergeleri yabancıları ihtiyatlı davranmaya yöneltti. Böyle olunca, rahatlıkla cari açık verme, onu da kolay para dış kaynak ile finanse etme dönemi geride kaldı.
Ekonomiyi hep canlı tutma ve bu sayede seçmen desteğini koruyarak siyasi hedeflerden kopmama hırsında olan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, büyümeden taviz vermedi ama bu, döviz kazandırmayan, inşaat ağırlıklı, dolayısıyla iç pazar odaklı sorunlu bir büyüme oldu. Hâliyle ithalat başta olmak üzere döviz giderinin yüksek, döviz kazancının düşük seyrettiği bu trend, cari açığı hep büyüttü ama finansman artık kolay bulunan dış kaynakla değil, rezervlerden ve kaynağı belirsiz dövizler ile sağlanmaya çalışıldı.
Cari açığın finansmanında kaynağı belirsiz kanalın rolü, esas “tek adam dönemi” diye bilinen Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nde öne çıktı. Dış yatırımcıların bu sisteme güven duymayışlarının da etkisiyle kaynağı belirsiz kanal önem kazandı ve bu yolla döviz girişleri, ABD ile Brunson krizinin yaşandığı 2018'de 22,7 milyar dolar ile en üst düzeye ulaştı.
2018’den 2022’nin ilk altı ayına kadarki dört buçuk yıla bakıldığında, cari açığın toplamda 98 milyar doları bulduğunu, bunun finansmanında kaynağı belirsiz kanalın yüzde 45 pay ile ilk sırada yer aldığını görüyoruz. Yabancı yatırımcının iştahının kaçtığı bu dönemde dış kaynak girişi düştü ve payı yüzde 23,5’e indi, açığın 31,5 milyar dolarlık kısmı rezervden eksilmeyle karşılandı ve yönetilmesi giderek zor hâl aldı. Bundan dolayı da dolar kurunun 2018 ortalaması 4,8 TL iken 2022’nin ilk altı ay ortalaması 15 TL’nin üstüne çıktı ve TL bu sürede yüzde 68 değer kaybetti!
Kaynağı belirsiz kanaldan cari açık finansmanı 2022’de rekor kıracak gibi. Bu yılın ilk altı ayındaki 17,5 milyar dolarlık girişler, finansmanın yüzde 54’ünü oluşturdu bile. İzleyen aylarda cari açığın büyümesi ve yılı 40-45 milyar dolar aralığında kapaması beklenirken finansmanda “net hata noksan” kanalının payının da yüzde 70’leri bulması muhtemel. Bu, yeni bir rekor olmaya aday.
Cari açığın finansmanında ağırlıklı role sahip olan kaynağı belirsiz dövizin kimyası karışık.
Merkez Bankası, net hata noksanın, dışarıda tutulan ve getirilme zorunluluğu olmayan ihracat gelirlerinden, geç intikallerden, istatistiki hatalardan ve muhasebe kayıtlarına geç girişlerden kaynaklandığını belirtiyor ve bu gerçekten her ülkenin ödemeler dengesinde görülebiliyor. Ülkede konjonktür o dövizleri getirmeyi firma açısından yararlı seyrediyorsa dövizler sokuluyor, dışarıda olmak işine geliyorsa firma dövizini dışarıda tutuyor. Dolayısıyla net hata noksan bazı aylar fazla, bazı aylar eksi çıkıyor.
Özel sektörün çeşitli nedenlerle dışarıda tuttuğu bu dövizler, bazen bizzat firmaların ihtiyacı olunca içeri alınıyor, bazen de hükümet ya teşvik ediyor ya da zorluyor. Özellikle son yıllarda bu dövizler ısrarla içeri sokulsun isteniyor. Merkez Bankası, başta ihracatçılar olmak üzere firmaların dışarıdaki dövizlerini içeri almaları için bazı düzenlemelere gitti ve bazı durumlarda sözlü tehditlerle bunu istiyor.
Merkez Bankası Başkanı Şahap Kavcıoğlu temmuz sonunda İstanbul Sanayi Odası’nda yaptığı konuşmada şöyle dedi: “Şirketlerin yurtdışında kayıtsız 500 milyar doları var, deniyor. Yüzde 90’ı yalan olsa yüzde 10’u doğru olsa 50 milyar dolar. Bu paraları bozdurmalılar.” Bu argüman, ciddiyeti alaya alınsa da yönetimin niyetini okumada, anlamada önem taşıyor.
Kaynağı belirsiz dövizin kimyasında bulunan suç ekonomisinden giren dövizin miktarı ise varlığı bilinen ama niceliği tahmin edilemeyen bir konu.
Cari açığın hızla büyümesinin yanında finansmanında kaynağı belirsiz dövizin öne çıkması, önemli bir kalite inişi olarak değerlendiriyor. Nitekim bunun etkisiyle kredi derecelendirme kuruluşu Moody’s 12 Ağustos’ta Türkiye’nin kredi notunu B3’e kadar indirdi. Finans uzmanları, bunun öneli bir itibar düşüşü olmasının yanı sıra “çöp not” olarak nitelendirilen C notunun eşiği olduğunu hatırlatıyorlar. Moody’s’i, diğer kredi derecelendirme kuruluşları S&P ile Fitch’in not indirimlerinin izlemesi bekleniyor.