HALEP, Suriye — Suriye’nin kuzeydoğu bölgeleri hâlen Barış Pınarı Harekâtı’nın yarattığı güvenlik kaosundan muzdarip ve vatandaşların güvenliğe yönelik endişeleri artıyor. Bölge, Türkiye destekli Özgür Suriye Ordusu’na bağlı Milli Ordu tarafından yönetiliyor.
Ancak yerel meclislerin bölgede istikrarı sağlama ve Türkiye’deki mültecilerin geri dönmesine yardımcı olmaya yönelik çabalarına rağmen güvenlik sorunları aşılamıyor.
Suriyeli muhaliflere bağlı geçici hükümetin İçişleri Bakanlığı 12 Ocak’ta yeni bir polis kadrosunun Türkiye’de gereken eğitimleri aldıktan sonra Türk işgali altındaki bölgede işbaşı yapacağını açıkladı. Şiddet olayları ise hâlen sürüyor.
16 Ocak’ta Rakka’nın kuzeyindeki Tel Abyad’a bağlı Suluk kasabasında düzenlenen bombalı araç saldırısında üç Türk askeri de dahil 10 savaşçı öldürüldü. Saldırının hedefinde Milli Ordu’nun bölge karargâhı vardı.
8 Ocak’ta Resulayn’a bağlı Tel Temir’in batısındaki Erbain kasabasında düzenlenen bir diğer bombalı saldırıda da dört Türk askeri öldürüldü.
Diğer köy ve kasabalarda meydana gelen benzer saldırılarda da onlarca sivil hayatını kaybetti ve günlük yaşam altüst oldu. Milli Ordu mensuplarının vatandaşlara yönelik hak ihlalleri de hâlihazırda korku içinde olan halkı daha çok paniğe sevk ediyor. Bunlar arasında hırsızlık ve ev kundaklama gibi eylemler de var.
ÖSO’ya bağlı El Mecit Birliği savaşçıları 1 Ocak’ta Tel Abyad’da arabasının anahtarını vermediği gerekçesiyle bir sivili öldürdüler. Savaşçılar Ammar El Hacı’nın arabasını durdurarak anahtarını istemiş ve vermeyi reddetmesi üzerine, içlerinden biri kafasına sert bir cisimle vurarak Hacı’nın ölümüne sebep olmuş. Bu olay üzerine onlarca vatandaş Tel Abyad’daki Milli Ordu karargâhı önünde toplanarak hak ihlallerini protesto etti ve katil zanlısının yakalanmasını istedi.
Milli Ordu Basın Koordinatörü Yahya Maya’ya göre ise Barış Pınarı Harekâtı’nın ardından Türkiye’nin kontrolüne geçen bölgenin güvenliğini sivil gösterileri hedef alan bombalı saldırılar sarsıyor.
Saldırılardan Suriye Demokratik Güçleri’ni (SDG) sorumlu tutan ve hayatın normale dönemeyişini “terör saldırılarına” bağlayan Maya, Al-Monitor’a şunları aktarıyor: “Barış Pınarı bölgesinde yaşananlarda Milli Ordu gruplarının da payı olduğunun pekalâ farkındayız. Güvenliğin sağlanması ve Milli Ordu grupları içindeki bazı savaşçıların hak ihlallerinin önlenmesi için kararlılıkla çalışıyoruz. Kaosa yol açanlar ya da vatandaşın haklarını ihlal edenler cezalandırılıyor. Duruma göre ya işten çıkarılıyor ya da hapis veya para cezasına çarptırılıyor, bilhassa da özel mülke ya da kamu malına zarar verenler.”
Maya, Milli Ordu’ya mensup zanlıların geçici hükümete bağlı İçişleri Bakanlığı bünyesinde 13 Ekim’de oluşturulan bir takip komisyonu tarafından tespit edildiklerini ve tutuklandıklarını ardından da yargılanmak üzere askeri mahkemeye gönderildiklerini anlatıyor.
Resulayn merkezinde manavlık yapan Ahmet Nur ise Al-Monitor’a şöyle konuşuyor: “Bölgede güvenlik istikrarı sağlanamadı. Vatandaşlar korku içinde; sivilleri hedef alan bombalı saldırılar yüzünden evlerinden çıkamaz oldular. (...) Öldürülme korkusu bitmeden hayat normale dönmez. Yeni polis gücünün güvenlik sorunlarını çözeceğini umuyoruz.”
Suriyeli Gazeteci Feras Allavi de Al-Monitor’a şunları aktarıyor: “Halk güvenlik ve istikrar istiyor. Devam eden saldırılar, patlamalar, suikastlar ise Barış Pınarı’nda hâlen istikrarın sağlanamadığını gösteriyor. Bunun ve diğer temel hizmetlerdeki aksaklıkların mültecilerin evlerine dönüşünü engelleyeceği muhakkak. (...) Bu yaşananlar askeri operasyonların neticesidir. SDG bu tip ‘operasyonları’ sürdürecektir.”
Allavi şöyle devam ediyor: “Yerel meclisler başta ulaşım olmak üzere bir dizi zorluk yüzünden halkın temel hizmetlerini karşılayamıyorlar. Böylesi karmaşık bir güvenlik ortamında bunu yapacak tecrübe ve yetkinliğe de sahip değiller.”
Resulayn yerel meclisinden Abdül Kerim Muhammed de “Bölge savaştan yeni çıktığı için bazı şeylerin düzelmesi zaman alıyor. Yerel meclisler de güvenlik sorunları ve SDG’nin bombalı saldırıları yüzünden yetersiz kalıyorlar” diyor.
Tel Abyad polis teşkilatından Muhammed Burhan’a göre ise Türkiye’de askeri eğitim alan polis gücü ile bölge sakinlerinden oluşan gönüllü polis grubunun bölgeyi ve geleneklerini iyi tanımaları güvenliğin sağlanmasına katkıda bulunacak ama bu, “zaman ve azim gerektiriyor.”
Polisin önündeki en büyük zorluklardan birinin bölgeyi kontrol eden Milli Ordu grupları olacağını düşünen Allawi ise şu görüşte: “Güvenliğin bozulmasında en büyük sorumluluk onların. Aralarında eş güdüm yok ve yolsuzlukluk çok yaygın. Bu da SDG’ye yeni saldırılar için alan açıyor.”
Resulayn’da yaşayan Gazeteci Ali Ahmet El Neccar ise şöyle diyor: “Milli Ordu, askeri polis ve askeri mahkemeleri suçluları yakalayıp, yargılamak için kurdu. (...) Yeni birimlerin güvenliğin artırılmasına büyük katkısı olacak. Ayrıca bölgede istikrarın sağlanması için yerel ve askeri polis birimleri ortak operasyonlar düzenliyorlar.”
Milli Ordu’ya bağlı 20’nci Birlik Sözcüsü Şuayip El Cebir de Milli Ordu gruplarının polise zorluk çıkaracağını düşünmüyor: “Polis ve diğer güvenlik birimleri iç güvenlik konusunda eğitim alıyorlar ve ayrıca işlerini kolaylaştıracak patlayıcı dedektörleri ile teçhiz edilecekler. Milli Ordu grupları bu süreçte onlara engel değil yardımcı olur."