Dünyanın ikinci, Avrupa’nın en büyük ahşap yapısı olan Büyükada Rum Yetimhanesi’nin restorasyon çalışmalarına başlandı. 1964 yılından beri kapalı olan binanın çatısının yüzde 50’si yıkılmış durumda ve halen koruma altına alınmaması, nasıl bir yapı olarak kullanılacağının belirsizliği tepki çekiyor.
Büyükada yetimhanesinin önemi yalnızca dünyanın en geniş ahşap yapısı olmasından kaynaklanmıyor. Yapı Türkiye’de nüfusu giderek azalan Rum toplumunun da hafızası. 1898-1989 yıllarında bir Fransız şirketi tarafından otel olarak inşa edilen binanın mimarı dönemin ünlü isimlerinden Alexandre Vallaury. Yapı "Prinkipo Palas" adı altında otel ve kumarhane olarak işletilmek üzere inşa edildi fakat dönemin Osmanlı Padişahı II. Abdülhamid bu şekilde kullanılmasına izin vermedi. Bina el değiştirerek Eleni Zarifi tarafından satın alındı ve yetimhane olarak kullanılmak üzere İstanbul Rum Ortodoks Patrikhanesi’ne bağışlandı, 1903’ten 1964’e kadar 5 binden fazla çocuğa ev sahipliği yaptı.
1964’te devlet tarafından kapatılan ve mülküne el konulan yapı, 2010 yılında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararıyla patrikhaneye geri verildi. Restorasyon talepleri bu tarihten itibaren artmaya başladı. Sivil toplum örgütleri sıklıkla gündeme getirerek 2015 yılında binanın arşiv çalışmasını yaptılar. Mülk patrikhaneye ait olduğu için binanın restorasyonunun nasıl ilerleyeceğine patrikhane karar verecek.
Yetimhanenin şu ana kadar yalnızca rövöle çalışmaları tamamlandı. Çalışmayı İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin (İBB) yan kuruluşu olan BİMTAŞ gerçekleştirdi. Yapılan bu çalışmanın içeriği restorasyon projelerinin hazırlanabilmesi için binanın iç ve dış mimarisine, özgün dekorasyonuna ve yapı malzemelerine ait mevcut durumun çizimini kapsıyor. Dijital belgeleme ve rölöve çalışmaları BİMTAŞ tarafından tamamlanan yapının içi harabeye dönüşmüş ve çatının yüzde 50’si yıkılmış durumda. Tamamının yıkılmaması için halen destekleyici bir çalışma ise başlatılmış değil.
Binanın Europa Nostra’nın tehlike altındaki yapılar listesine dahil olması için başvuran isimlerden Mimar Korhan Gümüş vakit kaybedildiğini belirterek “sonu felakete dönebilir” uyarısında bulunuyor.
Yirmi yıl öncesine kadar çatının yerinde olduğunu, sadece bakımı yapılsa yetimhanenin bugün yıkımın eşiğinde olmayacağını aktaran Gümüş Al-Monitor’a şöyle dedi: “Boşuna zaman kaybediyoruz. Rövöle, tespitler, araştırmalar da dâhil mimarlık böyle rüküş, böyle basmakalıp bir BİMTAŞ işi değildir. Türkiye’de yıkıyoruz demekle restore ediyoruz demek aynı şey. Mimarlığa ihtiyaç var. Bu işaretler iyi işaretler değil. Buradan bir şey çıkmaz. Metodolojik olarak böyle başlıyorsa sonu felaket olmasın diye bir uzman olarak uyarıyorum. Yangın çıktıktan sonra yangını önlemeyi konuşamayız. Belediye projeyi üstlendiğini söylüyor. O zaman kamu görevini yapsın. Uluslararası bir danışma kurulu oluştursun ya da yarışma açsın.”
Adalar Belediye Başkanı Erdem Gül ise “BİMTAŞ’a verilmiş bir şey yok” diyor ve şirketin sadece dijital olarak tespit çalışmalarını yaptığını belirtiyor. Mimari tartışmaların ancak patrikhanenin içeriğinin ne olacağına karar vermesiyle başlayabileceğini vurgulayan Gül, acil olarak binanın koruma altına alınması gerektiğine dikkat çekiyor.
Binanın kış gelmeden yağmur ve rüzgardan etkilenmemesi için zırhla kaplanabileceğini belirten Gül, Al-Monitor’a şunları aktardı: “Acil korumadan sonra acil karar alma aşamasına geçmek gerekiyor. (…) Yeniden yetimhane olmayacağına göre fonksiyonunun ne olacağına karar verilmesi gerekiyor ki ondan sonra mimari akıl devreye girsin. Şu an patrikhanenin içeriğine karar vermesi gerek. Şu an binayı artık kendi direnişiyle baş başa bırakmak yerine bu direnişinde ona yardımcı olup korumaya alalım noktasındayız. Yağmurdan, rüzgârdan koruyacak bir zırhla kaplayabiliriz diye yaygın bir kanı var şu an.”
1925’ten bu yana yayın hayatını sürdüren Rum Apoyevmatini gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Mihalis Vasiliadis ise restorasyonla birlikte yüzleşme olmadığı takdirde çalışmanın yarım kalacağı görüşünde: “Kullanılabilir duruma gelmesi için yapılacak masrafı devletin karşılaması gerekir. Bu bina içinde yetim çocuklar yaşarken devlet kararıyla gasp edildi, patrikhanenin elinden alındı ve oradaki çocuklar orayı terk etmek zorunda bırakıldı. Maalesef devlet herhangi bir bakım yapmadı. Bunu elimden aldın ama hiç değilse bakım yaparak korumak durumundasın. Yetimhane yıkılmaya bırakıldı. Kullanılabilir duruma gelmesi için yapılacak masrafı devletin karşılaması gerekir. patrikhanenin bunu üstlenecek durumu yok.”
Büyükadalı Rumlar’dan Yako Karayani ise restorasyon sürecinden umutlu. Patrikhanenin eskiden beri yetimhanenin çevre çalışmaları için kullanılacak bir yer olarak yapılandırmasını istediğine dikkat çeken Karayani Al-Monitor’a şöyle konuştu: “Çevreyle ilgili çalışmaların yapıldığı bir yer olsa bütün dünya duyar. Zaten bunu bütün dünyaya duyurmak lazım. Hep eskileri tekrarlamanın hiçbir anlamı yok. Olanlar oldu ama ileriye dönük biraz daha mantıklı şeyler yapılması taraftarıyım. Bu yetimhanenin nasıl kullanılacağı gibi.”
Gül ise sözlerini şöyle noktaladı: “O bina yetim çocuklara şefkat göstermiş ama biz o binaya şefkat göstermemişiz. Bundan sonra bu binaya şefkat gösterebilir miyiz ona bakmalıyız.”