Suriye muhalefetini desteklemiş olan Hamas ile Şam yönetiminin barışma ihtimali yoğun bir şekilde konuşulurken, “Rusya’nın bu konudaki tavrı ne?” sorusu da gündeme geliyor.
Olası uzlaşı tartışılırken Moskova’nın fikri genelde dışarıda bırakılıyor. Bu, tuhaf sayılır, özellikle de pek çok yorumcu Rusya’nın İsrail-Filistin diyalogundaki rolünü abartma eğilimindeyken. Rusya’da bu tür abartılar ülkenin dünya sahnesindeki imajını parlatma arzusuna dayanıyor, yabancı gözlemciler ise bu tür yorumları pek çok zaman eksik bilgiyle yapıyorlar.
Hamas temsilcileri yıllardır Moskova’ya gelip gidiyor. İlk resmi ziyaret Devlet Başkanı Vladimir Putin’in davetiyle 2006 yılında gerçekleşmişti. Batılı gözlemciler bu ziyareti Moskova’nın uluslararası sahneye dönüşü olarak yorumlarken, Çeçen isyancılar “kardeş Filistinli mücahitlerin Putin’e el uzatma” kararını kınamıştı. Aslında Kremlin’in aklında detaylı bir plan yoktu. Putin’in düşüncesi her zaman olduğu gibi siyasi aktörlerin çelişkilerini kendi lehine kullanmak, Rusya’nın Orta Doğu Dörtlüsü’nün diğer üyeleri olan Avrupa Birliği, Birleşmiş Milletler ve özellikle ABD’den bağımsız hareket ettiğini göstermekten ibaretti. Öyle ki Hamas’ın Filistin seçimlerindeki zaferini barış sürecine “ağır darbe” olarak niteleyen Putin, bu açıklamasından dokuz gün sonra Hamas temsilcilerini Moskova’ya davet etti.
Rusya’da 2003’te yasaklanan Müslüman Kardeşler’in kolu olan Hamas’ın Moskova’ya niçin geldiğinin izahatı, Rus diplomatları hep hassas bir çizgide kalmaya zorluyor. Bir diğer soru, Müslüman Kardeşler’den farklı olarak Hamas’ın terörist örgüt sayılmamasıyla ilgili. Bu konudaki resmi gerekçe, Hamas’ın Ruslar için tehdit oluşturmaması. Müslüman Kardeşler’in sadece 1970’lerdeki faaliyetleri terör tanımına uymakla birlikte hareket 2003’ten beri terörist örgüt sayılıyor.
Birleşik Arap Emirlikleri ve Bahreyn İsrail’le Abraham Anlaşmalarını imzalarken Rus diplomasisi oyun dışı kaldı. Moskova, Arap devletleri ile İsrail arasındaki normalleşmeye dair olumlu açıklamalar yapıyor. Zira böylesi bir süreç Moskova’nın Körfez’deki güvenlik konseptine uyuyor. Ancak Moskova Sovyet döneminin emperyal gölgesinden çıkmakta zorlanıyor ve barış sürecine dâhil olamadığı için rahatsızlık duyuyor. Bu yüzden de diplomatik sürecin meyvelerini değersizleştirmeye çalışıyor ve başkalarının yüzeysel başarıların reklamını yaptığı, kendisinin ise gerçek, somut meselelerle uğraştığı algısını yaratmak istiyor.
Örneğin geçen sene Hamas Siyasi Büro Başkanı İsmail Haniye kuzey Suriye’deki çatışmanın çözümüne yardımcı olmaya hazır olduklarını belirtmişti. Haniye bu açıklamayı Rus Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov’la görüşmesinden kısa bir süre sonra yapınca bazı yorumcular Hamas’la Şam’ı barıştırma görüşmelerinde Moskova’nın arabulucu olabileceğini öne sürdüler. Suriye rejimi 2016 yılında Hamas’tan “hep terörist ve riyakâr olarak kalacak” bir “Müslüman Kardeşler kolu” diye söz ederken, bir yıl sonra uzlaşı görüşmeleri başladı ve Cumhurbaşkanı Beşar Esad söylemini yumuşattı.
Rusya’nın bu süreçte arabulucu olabileceği beklentisi hâlâ canlı. Bunun bir nedeni Rus Sputnik V aşısının geçtiğimiz günlerde Orta Doğu’da ilk Filistin’e verilmiş olması. Ayrıca, Filistin’de yapılacak başkanlık ve meclis seçimlerine garantör olan ülkeler arasında Mısır, Katar ve Türkiye’yle birlikte Rusya da yer alıyor. Ne var ki bu mutabakat Hamas için blöften başka bir şey değil. Araplar arası dayanışmanın zayıfladığı, Arap ülkelerinin ve hatta Türkiye’nin İsrail’le ilişkileri düzeltmek istediği bir ortamda Hamas ABD’deki yeni yönetime uzlaşmacı olduğu mesajını vermek istiyor. Öte yandan, çok sayıda Filistinlinin yaşadığı Ürdün’de örneğin, seçmen kayıtlarına dair nasıl bir garanti verilebileceği muamma.
Rusya da ise Şam’la Hamas’ın uzlaşma ihtimali nerdeyse hiç konuşulmuyor. Görüldüğü kadarıyla konuya tek bir Rus haber sitesi uzaktan ilgi gösteriyor. Wagner Grubu’yla ilişkilendirilen işadamı Yevgeni Prigojin’le bağlantılı FAN haber ajansı geçtiğimiz günlerde yayınladığı kısa haberde Filistin Yasama Meclisi İktisadi Komite başkanı olan Hamas yöneticisi Atıf Advan’ın Hamas-Şam ilişkilerinin eskisinden bile daha ileri seviyeye ulaşabileceği yönündeki sözlerine yer veriyordu. Haberde Suriye’deki iktidar çevrelerinde sadece küçük bir kesimin uzlaşıya katiyen karşı çıktığı, İran ve Hizbullah’ın ise Şam’ın “ülkenin güneyinde durumu düzeltmeye çalıştığı” bir dönemde, yani yanlış bir zamanlamayla İsrail’e baskı uygulamaya çalıştığı belirtiliyordu.
Rus Dışişleri Bakanlığı’na yakın kaynakların Al-Monitor’a aktardığına göre Hamas’ın Suriye meselesindeki rolü konusunda Rus diplomatları ve askeri yetkililer arasında fikir birliğinden söz etmek zor. Hamas’a kuşkuyla bakan bir kesim, Hamas’ı Körfez parasının peşinde olmakla, Suriye’deki Yermük mülteci kampının yeraltı haberleşme planlarını terörist gruplara vermekle suçluyor. Bu kesim ayrıca Sur ve Sayda gibi Lübnan kentlerindeki Filistin kamplarında Hizbullah’tan gizli faaliyet yürütüldüğüne işaret ederek Hamas’ın kendi oyununu oynamasından kuşkulanıyor. Diğer bir kesim ise Hamas’ın Suriye savaşında büyük ölçüde tarafsız kaldığını, Suriye’de Hamas’la bağlantılı bir grup olan Eknaf Beyt El Makdis’in bağımsız hareket ettiğini söylüyor. Bir başka görüş ise 2012’de Şam’da öldürülen Kemal Ranaca (Kemal Hüseyin Hannace) gibi bazı isimlerin, Hamas Suriye’yi terk ettikten sonra bile ülkede kaldığını ve önce Sudan, sonra Suriye üzerinden İran’dan Gazze’ye silah sevkiyatını sağladığını vurguluyor.
Bu değerlendirmeler bir yana, Hamas’ın Suriye rejimiyle ilişkilerinin dolaylı, muğlak yollardan geliştiğini belirtmek gerekir. Suriye savaşında Esad’ın tarafını tutan Arap Milliyetçi Muhafızlar örgütü bölgedeki tüm radikal gruplarla savaştığını iddia ediyor. Ancak Al-Monitor örgütün Şam yakınlarındaki El Meliha kampını ziyaret ettiğinde komutanlardan biri, Hizbullah’ın eğitmenlerinden destek aldıklarını ve Hamas’la kapsamlı ilişkileri olduğunu söylemişti. Bu ilişkilerin “Müslüman Kardeşler’le bağlantılı olmayan Hamas kanadı” ile olduğunu vurgulayan komutan, Hamas saflarında böyle bir ayrımın ne zaman ve nasıl oluştuğunu açıklamadı.
Al-Monitor’a konuşan Rusya Dışişleri Bakanlığı’na yakın bir kaynak, “Spekülasyonlara rağmen Moskova Hamas’la Suriye rejimi arasındaki görüşmelerden uzak durmaya çalışıyor çünkü bölgesel rekabetin bir tarafıyla özdeşleştirilmek istemiyor.”
Moskova Ulusal Araştırma Üniversitesi Yüksek Ekonomi Okulu’nda siyaset bilimci olan Leonid İssaev’e göre Suriye’nin güneyi ve İsrail’in hava operasyonlarıyla ilgili İsrail’le görüşmek zorunda olan Moskova’nın Şam-Hamas görüşmelerine dâhil olmaması akılcı bir tutum. İssaev şöyle konuştu: “Rusya’nın Şam-Hamas görüşmelerinde yer alması için ciddi gerekçeleri olmalı. Mevcut koşullarda böyle gerekçeler yok. İsrail son birkaç yılda Rusya’nın sağlam bir ortağı hâline geldi. Hamas ise Moskova’nın gözüne ilave bir karttan ibaret.”
İssaev, tüm bunlara rağmen ve her ne kadar süreç İran’ın nezaretinde yürüse de Rusya’yı Şam-Hamas görüşmelerine olumlu yaklaşmaya iten sebepler olduğunu vurguladı ve birinci sebebi şöyle açıkladı: “Bu görüşmelerin yapılıyor olması Suriye rejiminin bölgesel gündeme dönmesini sağlıyor. Bu da Moskova’nın Esad rejimine meşruiyet kazandırma isteğiyle uyuşuyor.”
Ayrıca bu görüşmeler Rusya’nın Filistinliler ve İsrail üzerindeki etki gücünü artırabilir. Bu, son yıllarda Rus nüfuzunun zayıfladığı bir alan. İssaev’e göre Hamas’ın Suriye rejimi üzerinden güç kazanması barış müzakerelerini olumsuz etkileyecek ve bu da Rusya’ya, meselelerin Orta Doğu Dörtlüsü zemininde veya Rusya’nın garantör olduğu başka formatlarda görüşülmesi için bastırma fırsatı yaratacak.
Üçüncü faktör Rusya’nın Şam ve Kahire’yi Hamas’ın doğal müttefikleri olarak görmesi. Bu bağlamda Hamas’ın eninde sonunda rotasını düzeltmek zorunda kalacağı düşünülüyor. İssaev sözlerini şöyle sürdürdü: “Hamas’ın beka mücadelesi, onu yeni destekçiler bulmaya zorluyor. Şam da Trump sonrası dönemde Hamas’ı İsrail’e karşı potansiyel bir baskı unsuru olarak görüyor ve bu uzlaşıyı resmileştirmek büyük bir mesele değil. Suriye’nin Hamas’tan resmi özür talebi (...) pek anlamlı değil ama Rus uçağının düşürülmesinden sonra Putin’le Erdoğan’ın 2016’daki yakınlaşması gibi daha zımni bir uzlaşı olabilir."