Suriye, Lübnan ve Irak topraklarında İran bağlantılı hedeflere peş peşe düzenlenen saldırılar bölgeyi derinden sarstı. Saldırılardan İsrail sorumlu tutuluyor. Bilhassa Irak’taki saldırıların geçmişte örneği yok ve uzun vadeli etkilerinin ne olacağı belirsiz. İlk etki ise ortada: Orta Doğu ülkelerinde hem iktidarlar hem kamuoyu hava sahalarını daha etkili koruma gereğinden söz ediyorlar. Hava savunma sistemlerindeki mevcut sıkıntı sadece gelişkin donanım eksikliğinden ibaret değil. Dış güçlere, özellikle ABD’ye aşırı bağımlılık da engel teşkil ediyor. Rusya ise vakit kaybetmeden savunma sanayi alanında Irak’la daha yakın işbirliğine açık olduğunu ortaya koydu.
Irak medyasında ağustos sonunda çıkan haberlere göre Rusya Büyükelçisi Maxim Maximov Irak Meclis Başkanı Muhammed El Halbusi ile yaptığı görüşmede Irak’ın hava savunmasını güçlendirme girişimini BM Güvenlik Konseyi’nde desteklemeye hazır olduklarını söyledi.
ABD’nin saldırılara destek vermesi, Rusya’nın önerisini daha da cazip kılıyor. İsrail’in Suriye’de gerçekleştirdiği bir saldırının ardından İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu’yla görüşen ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo, “bu adımlara tam destek” ifade etmişti. Irak’taki yaygın kanıya göre Haşdi Şabi olarak da bilinen Halk Seferberlik Birlikleri’ni (HSB) hedef alan saldırılar ancak ABD’nin onayıyla gerçekleşebilirdi. Bağdat yönetimi aşırı açıklamalardan kaçınsa da BM Güvenlik Konseyi’ne başvurdu ve saldırıların kınanmasına dönük bir adım için Rusya’nın desteğini almaya çalıştı. Başbakan Adil Abdül Mehdi ise Irak hava sahasına “tüm Iraklı ve yabancı tarafların” erişimini kısıtlayan bir kararname imzaladı.
Saldırılarla birlikte Irak’taki ABD askerlerinin hemen gönderilmesini isteyen sesler de bir kez daha yükseldi. Parlamentodaki Hukuk Devleti blokunun mensupları Amerikalıların Irak hava sahasının açılmasını sağlayarak İsrail saldırılarını kolaylaştırdığını öne sürdüler ve “uluslararası koruma temin etmek için Rusya ve Çin’e yönelmek” gerektiğini savundular.
El Fetih gibi büyük parlamento grupları ABD önderliğindeki terörle mücadele koalisyonunu suçlarken Başbakan, Cumhurbaşkanı ve Meclis Başkanı HSB liderleriyle yaptıkları görüşmede HSB’ye arka çıktılar.
Tüm bu faktörler Irak’ta milliyetçi grupları güçlendiriyor. Rusya gibi dış güçler de Irak’taki bu iç hoşnutsuzluğu hesaba katıyor.
HSB’ye ait askeri tesislerin tahrip edilmesi üzerine HSB’nin başındaki isim Falih El Fayyad 3 Eylül’de Moskova’ya giderek Rusya Güvenlik Konseyi Başkanı Nikolay Patruşev, Suriye Özel Temsilcisi Alexander Lavrentiev ve Dışişleri Bakan Yardımcısı Sergey Verşinin ile görüştü. Taraflar terörle mücadeleyi ve “bölgesel istikrar ve güvenliği sağlamanın yollarını” görüştüler, ayrıca Irak’taki ABD varlığına işaret ederek “dış müdahalelerden kaçınma” gereğini vurguladılar.
Fayyad'ın Rusya ziyaretinin asıl sebebi muhtemelen askeri-teknik işbirliğini artırmak ve Rusya’dan hava savunma sistemleri almakla ilgiliydi. Fayyad sıklıkla Moskova’ya giden ve daha önce de Patruşev gibi Rus yetkililerle görüşen bir isim.
Patruşev görüşmenin ardından yaptığı açıklamada Irak ve Rusya’nın güvenlik konseyleri ve diğer güvenlik yapıları arasındaki işbirliğinin “tartışmasız biçimde ortak menfaatlere hizmet ettiğini” söyledi.
Irak’ın Rus uçak ve tank alımlarının da işaret ettiği gibi Moskova ile Bağdat arasındaki askeri-teknik işbirliği giderek artıyor. Rusya’yla imzalanan sözleşmelerin hayata geçmesiyle birlikte ilişkiler 2014 yılından itibaren hızla gelişti, Rusya’dan yapılan alımlar Irak güvenlik sistemini güçlendirdi ve İslam Devleti’yle mücadeleye katkı sağladı. Bağdat’ın Rusya’dan S-400 füze sistemleri almak istediği daha o günlerde haberlere konu oldu. Ancak Iraklı yetkililer bunu defalarca yalanladılar. Gelinen noktada Irak’ın hava savunma sistemlerini güçlendirme konusunu Rusya’yla görüşmesi, İsrail saldırıları ışığında bambaşka bir anlam kazanıyor.
Bağdat Rusya’dan hava savunma sistemleri almakta ciddiyse önemli bazı noktalara dikkat çekmek gerekir.
Her şeyden önce Irak’ın büyük bir siyasi bedel ödemeyi göze alması gerekecek. Zira Rus füzeleri ABD yaptırımlarına tabi. Almaz-Antey şirketince üretilen S-400’leri, hatta S-300’leri içeren bir anlaşma Irak’ı bu tür yaptırımlarla karşı karşıya bırakabilir. Öte yandan yaptırım tehdidi Çin, Türkiye ve Hindistan gibi ülkeleri bu silahları almaktan alıkoymadı.
Rusya ise Irak’a savunma sistemleri satacaksa İsrail’le olan “özel ilişkilerini” sürdürmekte zorlanabilir.
İkincisi, Irak’ta ve bölge genelinde istikrarı sağlamak ve kendi menfaatlerini korumak isteyen Moskova’nın Irak’ın taleplerini ciddiye alacağı kesin. Rusların Irak petrol ve gaz sektöründeki milyarlarca dolarlık yatırımları, Moskova’nın bu ülkedeki başlıca menfaatlerini belirliyor.
Son olarak, hava savunma tedariki anlaşmaya bağlanıp hayata geçse dahi sistemler HSB’ye değil Irak ordusuna verilecek. HSB’nin iki numarası Ebu Mehdi El Mühendis tarafından imzalanan ve daha sonra iptal edilen bir kararnameyle HSB’nin hava gücü kurması öngörülmüştü. Kuşkusuz ki Irak hükümeti bu konuyu yakından izlemeye devam edecek.
Sonuç olarak Irak’a hava savunma sistemleri sağlamak Rusya için siyasi bir mesele teşkil edecek. Moskova böyle bir hamlenin menfaatleriyle tam olarak örtüşüp örtüşmediğini, bölgedeki diğer aktörlerle ilişkilerine zarar verip vermeyeceğini ince ince hesaplamak durumunda olacak.