İDLİB — Yurdundan olmuş insanları taşıyan araçlar sabahın erken saatlerinde kenti, Suriye-Türkiye sınırına bağlayan yolda sis perdesini aşarak peşi sıra ilerlerken ince bir yağmur atıştırıyor. İdlib’in Eriha kasabasında yaşayan insanlar, Devlet Başkanı Beşar Esad’a bağlı rejim güçlerinin Rusya’nın hava desteğiyle İdlib’in güneydoğusunda sürdürdüğü harekâttan kaçmaya çalışıyorlar. Araçlar battaniye, döşek, giysi ve temel ihtiyaçları karşılayacak elektrikli aletlerle yüklü. Kalabalık nedeniyle trafik ağır ilerliyor. Suriye-Türkiye sınırında boşalan araçlar kasabada kalanları taşımak için geri dönüyor.
Suriye rejim güçleri Türkiye’nin uyarılarına rağmen İdlib’deki ilerleyişini sürdürüyor. İdlib merkezinin 17 kilometre doğusundaki Serakıp kasabasının 6 Şubat’ta Esad’a bağlı güçler tarafından ele geçirilmesinin ardından Türkiye bölgeye dört askeri kontrol noktası kurdu. Rejimin Serakıp’taki hakimiyeti Türkiye’nin askeri seçenek konusunda ne denli ciddi olup olmadığını da test ediyor. Stratejik Serakıp kasabası Halep’i Şam’a bağlayan M-5 otoyolu ile Halep’i Lazkiye’ye bağlayan M-4 otoyollarının kesişiminde bulunuyor.
Rejim güçleri ile M-5 otoyolu arasında şu an yalnızca 15 kilometre var. Otoyola tepeden bakan Halep’in 21 kilometre güneyindeki El Ais ile 15 kilometre güneyindeki El Zorba da 9 Şubat’ta rejim tarafından ele geçirildi.
Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Esad'a bağlı güçlerin İdlib ve çevresindeki Türk gözlem noktalarından çekilmesi için rejime şubat sonuna kadar süre verdi.
Erdoğan, partisinin 5 Şubat’taki grup toplantısında şöyle konuştu: “Rejim şubat ayı içinde gözlem noktalarımızın gerisine çekilmezse Türkiye bu işi bizzat yapmak mecburiyetinde kalacaktır. Bunun için TSK’nın hava ve kara unsurları ihtiyaç duyduğumuz her an serbestçe hareket edebilecek ve operasyon düzenleyecektir.”
Ancak gece gündüz bombardıman ve patlama sesleriyle sarsılan İdlib merkezindeki vatandaşlar, Türkiye’nin söylemlerini teskin edici bulmuyor. Şehir merkezinin sadece dokuz kilometre uzağındaki El Nayrab kasabasının 4 Şubat'ta rejim kontrolüne geçmesi ateş hattını merkeze daha da yakınlaştırdı. Akabinde, rejimin 6 Şubat’ta İdlib merkezine düzenlediği hava saldırısında sekiz kişinin ölmesi panik havasını tetikledi.
Yaklaşık 400 bin nüfuslu İdlib merkezinin her sokağında, kaçmak için eşyalarını araçlarına yükleyen insanlarla karşılaşmak mümkün. Eşyasını bir taksiye yükleyen 37 yaşındaki Hasan El Sabah kentten ayrılmadan Al-Monitor’a şunları aktarıyor: “Bu, bir ay içinde ikinci kaçışım. Öncesinde 40 kilometre uzaklıktaki Maaret El Numan’daydım. Rejim kasabayı 28 Ocak’ta ele geçirmeden iki hafta önce oradan kaçtım. Şimdi rejim güçleri buraya yaklaşıyor.”
Türkiye sınırına gitmeyeceğini belirten Sabah şöyle devam ediyor: “Atme yakınlarında bir kasabaya gideceğim, umarım başımı sokacak bir ev ya da çadır bulurum.”
Türkiye sınırı kapalı olduğu için yurdundan olan insanların çoğu sınırdaki kasabalara ya da çadır kentlere yerleşiyorlar. Yahut da Türkiye destekli Suriyeli muhaliflerin kontrolünde bulunan Afrin ya da kuzey Halep’e kaçıyorlar.
Al-Monitor bölgeye gerçekleştirdiği ziyaret sırasında pek çok vatandaşın geceleri camilerde, okullarda ya da yol kenarlarına park ettikleri araçlarda geçirdiğine tanık oldu. Sınır bölgesinde kiralık ev bulabilenlerin sayısı bir elin parmağını geçmiyor.
Suriye Acil Durum Koordinasyon Grubu’na göre İdlib’de 16 Ocak ile 4 Şubat tarihleri arasında yurdundan olan vatandaşların sayısı 350 bini buldu. Bu insanlardan bir kısmı daha önce de rejimden kaçmak için yaşadıkları yerleri terk ederek İdlib’e gidenlerdi. İdlib ülkenin dört bir yanındaki muhalif savaşçılar ile Suriye rejiminin kontrolünde yaşamayı reddeden siviller için son sığınaktı. Pek çok kişi muhtelif “uzlaşı” mutabakatları neticesinde yaşadıkları yerlerden ayrılarak İdlib’e yerleşti. Tahminlere göre, 1.7 milyon yurdundan olmuş insanla birlikte İdlib’in mevcut nüfusu yaklaşık 3.6 milyon.
Muhaliflerin kontrolündeki topraklar giderek daralırken, bu kadar çok sayıda insanı barındıracak yer bulmak da zorlaşıyor.
Gönüllü kuruluş Molham Ekibi’nden acil müdahale görevlisi Abdullah El Suvayid Al-Monitor’a şunları aktarıyor: “Yurdundan olan insanlara geçici barınak sağlamak için birçok kuruluşla birlikte çalışıyoruz. En hızlı çözümlerden biri çok sayıda insana müşterek barınma imkânı sağlayan büyük çadırlar. Ancak yurdundan olanların sayısı insani kuruluşların kapasitesini katbekat aşmış durumda. Biz, tüm çabalarımıza rağmen ihtiyacın çok azını karşılayabiliyoruz.”
İdlib sakinleri rejimin durdurulması için Türkiye’nin diplomatik çabalarına bel bağlamış durumda. Zira muhaliflerin İdlib’in doğusunda kaybettikleri mevzileri geri almak için başlattığı karşı saldırılar sonuç vermedi ve son olarak 6 Şubat’ta El Nayrab da düştü. Özgür Suriye Ordusu’nun 30 Aralık’ta İdlib’e yaptığı tahkimat da doğudaki mevzileri korumaya yetmedi.
Rejimin İdlib’e düzenlediği harekâtta belirleyici etmenin Rusya’nın hava desteği olduğu görülüyor. Rusya yoğun hava saldırılarının yanı sıra insansız hava araçlarıyla muhalif savaşçıların ve araçların hareketlerini de izliyor. Suriye İnsan Hakları Gözlemevi’ne göre Rus ve Suriye rejimine bağlı savaş uçakları İdlib’e ocak ayında toplam 13 bin 625 hava saldırısı gerçekleştirdi.
Türkiye Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu 6 Şubat’ta Rusya’dan rejimin İdlib’deki saldırılarına son vermesini beklediklerini kaydederek şöyle konuştu: “Rusya’dan bir heyet bekliyoruz. Sonrasında ihtiyaç olursa liderler de bir araya gelecekler. Amacımız çatışmanın durdurulmasıdır.”