BM’nin Suriye Özel Temsilcisi Geir Pedersen 24 Mart’ta Suriye’de herkesin COVID-19 salgınına karşı seferber olabilmesi için “ülke genelinde tam ve ivedi ateşkes” çağrısı yaptı ve Suriye halkının pandemi karşısında “son derece savunmasız” olduğunu vurguladı. Bu çağrıdan bir gün önce ilk korona virüs vakasını açıklayan Suriye yönetimi, 20 yaşındaki kadın hastanın Birleşik Krallık’tan geldiğini ve halen tedavi altında olduğunu belirtti. Ancak Suriye için asıl büyük tehdit, İtalya, Çin ve İspanya’yla birlikte salgından en çok etkilenen ülke olan ve ölü sayısı 2 bini aşan İran’dan geliyor.
Suriye’de 24 Mart’ta açıklanan dört yeni COVID-19 vakasıyla birlikte toplam sayı beşe ulaştı.
Suriye yönetimi, çoğu kamu kurumunun, okulların, park ve restoranların kapatılması, askere alımların durdurulması gibi bir dizi tedbir açıklamış olsa da İran’dan gelen tehlikeyi savuşturmaya ne iradesi ne de gücü var. Yorumculara göre bunun nedeni, Şam’ın Sünni isyancılara karşı sürdürdüğü mücadelede İran’a fazlasıyla bağımlı olması. Bilhassa İdlib’de, El Kaide bağlantılı radikal Heyet Tahrir El Şam örgütü son dönemde aldığı darbelere ve daralan alanına rağmen bölgede hüküm sürmeye devam ediyor.
Dünya Sağlık Örgütü’ne (DSÖ) göre Suriye’deki “kırılgan” sağlık sistemi salgın karşısında “tespit ve yanıt verme kapasitesinden yoksun” olabilir. DSÖ’nün Suriye Temsilcisi Nima Said Kürt kontrolündeki kuzeydoğu Suriye’de bir araştırma grubu olan Rojava Enformasyon Merkezi’ne şöyle konuştu: “Son dokuz yılda sağlık sisteminin yanıt verme kapasitesi -- ki burada güney, kuzey, kuzeydoğu ayrımı yapmadan Suriye’nin genelinden bahsediyorum -- fazlasıyla zarar gördü. Sağlık sisteminin kapasitesinin yüzde 40’ta olduğunu değerlendiriyoruz.”
İran, 10’ncu yılına giren Suriye savaşının başından itibaren Cumhurbaşkanı Beşar Esad’ın iktidarını korumasında kritik bir rol oynadı. Bu uğurda hem Devrim Muhafızları’nı hem de Afgan ve Pakistanlı milisler dâhil çeşitli Şii gruplarını “vekâleten” savaştırdı.
Suriye savaşını sahadan izleyen Fransız Lyon II Üniversitesi Öğretim Görevlisi Fabrice Balanche Al-Monitor’a e-posta aracılığıyla yaptığı değerlendirmede, “İran Suriye rejiminin ana destek sütunlarından biri. Rejim İran’ı Suriye’de virüs yaymakla suçlayamaz. İran’la [korona virüs nedeniyle] teması kesme yönünde bir karar, siyasi ve stratejik açıdan son derece riskli olur” diyor.
Signal üzerinden 25 Mart’ta ulaştığımız Tahran’da görevli Batılı bir diplomat, resmiyette özel bir şirket olan ancak Devrim Muhafızları ile bağlantılı olduğuna inanılan Mahan Havayolları’nın Tahran’la Şam arasında uçmaya devam ettiğini belirtti.
Washington Yakın Doğu Politikaları Enstitüsü’nde araştırmacı olan Phillip Smyth’e göre “Tahran ve Kum’dan gelen uçaklarla rejime para, savaşacak adam, rejimin iktidarını korumaya yarayan başka birçok şey ulaştırılıyor.”
“The Shiite Jihad in Syria and its Regional Effects” (Suriye’deki Şii Cihadı ve Bölgesel Etkileri) isimli kitabın yazarı olan Smyth, İran tarafından sağlanan savaşçıları kastederek, “Bu adamlar olmadan ciddi bir taarruz operasyonu yapamazsınız. Sahada askeri harekât devam edecekse bu adamlara yiyecek, mühimmat, temel malzemeler sağlamak zorundasınız” diyor.
İran’ın Suriye’deki nüfuz devşirme stratejisinde Şam, Humus, Halep, Lazkiye ve Tartus’taki Şii yoğunluklu mahallelerin yeniden inşası kilit bir unsur teşkil ediyor. Bu strateji, sadece savaş nedeniyle evlerinden kaçan ve şimdi geri dönmekte olan Şiileri kapsamıyor, İran nüfuzunun iyice sağlamlaştırılması amacıyla demografik mühendislik içerdiği de iddia edilen bir plan çerçevesinde bu bölgelere Lübnan ve Irak’tan Şiilerin getirilmesini içeriyor.
Deyrizor’da da benzer girişimlerin sürdüğünü belirten Smyth, Şiiliği yaymaya çalışan İranlıların teşvikiyle Baggara aşiretinden artan sayıda kişinin mezhep değiştirip Şii inancını benimsediğine işaret ediyor.
Rejim İran’dan aldığı askeri desteğin geri ödemesini İran’a ihaleler vererek yaparken, yeniden imar çalışmaları için İran’dan malzeme ve adam getirmek gerekiyor. Aynı şekilde, Irak sınırındaki çöllük bölgede bulunan İmam Ali Üssü’nün de onarıma ihtiyacı var. Devrim Muhafızları’nın denetiminde büyük bir askeri tesis olan bu üs, İsrail ve ABD tarafından sık sık bombalanıyor.
Dahası, Şam İran’dan uçuşları durdurmaya kalksa bile İran’ın bunu ne kadar umursayacağı belli değil. Lübnan, Tahran çıkışlı seferleri durdurdu ancak uçakların Hizbullah’ın isteği üzerine gelmeye devam ettiği bildiriliyor.
İran’ın yaklaşımını Çin’in tarzına benzeten Smyth, “İran diyor ki ‘Sen artık benim çemberimdesin, dolayısıyla ben sahaya adam koymak istediğimde senin yasalarının ne dediğine bakmam, senin ne gibi kısıtlamalar koyduğuna bakmam, istediğimi yaparım. Sıkıysan beni durdurmaya çalış.’ Ve Lübnan’da da gördüğümüz gibi gerçekten durdurulamıyorlar” diye konuştu.
İsrail’deki Ulusal Güvenlik Çalışmaları Enstitüsü’nde İran uzmanı olan Raz Zimmt’e göre Mahan Havayolları Suriye’ye şu an daha küçük uçaklar gönderiyor. Al-Monitor’a telefonda konuşan Zimmt, “Hava trafiğinin hacmi azaldı ama tamamen durduğunu söyleyemeyiz” dedi.
Görünen o ki bu azalma Suriye’ye virüs taşıma endişesinden değil, Mahan Havayolları’nın Çin’den İran’a tıbbi malzeme taşımasından kaynaklanıyor.
Korona virüsün Suriye’ye çoktan ulaştığına dair şüpheler, Pakistan’dan gelen haberlerle güçlenmişti. Özel olarak Suriye konusunda çalışan “Syria in Context” isimli yayının Twitter’dan 17 Mart’ta paylaştığı araştırmaya göre Pakistan, Suriye’den ayrı zamanlarda gelen kişilerin virüsü taşıdığını tespit etmişti.
Sünni muhalifler de Şii milislerin virüsü Suriye’ye taşıdığını iddia etmiş, bazıları, Şam bölgesindeki Seyyide Zeynep Türbesi ile Seyyide Rukiye Cami’ni ziyaret eden Şii ziyaretçileri sorumlu tutmuştu.
Araştırmaya göre “Tişrin Askeri Hastanesi’ndeki iki doktorla yapılan görüşmeler” bu iddiaları güçlendirdi. İran Dini Lideri Ayetullah Ali Hamaney’in bölgedeki temsilcisi her iki kutsal mekânın kapatıldığını duyursa da, “Bu adımlar, kalabalık konutlardan kaçmak isteyen aileleri, çocuklarını parklara, diğer kamusal alanlara götürmeye yöneltti.”
Dikkat çekici bir şekilde Şam yönetimi salgın riskine karşı Ürdün, Lübnan ve Türkiye sınırlarını kapattığını duyururken Irak sınırındaki Bukemal kapısından bahsetmedi. Şii milislerin türbe ziyaretine gelen siviller kılığında Suriye’ye bu kapıdan giriş yaptığına inanılıyor.
Zimmt, rejimle ittifak eden Rus güçlerinin de kuzey Suriye’de geniş alanlar kontrol eden Türk güçleri ile isyancı müttefiklerinin de salgın riski altında olduğunu düşünüyor. Bilhassa İdlib bölgesinde. Yaşadıkları yerlerden kaçan bir milyonu aşkın insan şu an Türk sınırı yakınlarında sefil koşullarda yaşıyor. Bölgedeki pek çok hastane ise Rusya ve rejimin bombardımanlarında tahrip olmuş durumda. Rusya’nın ülkesindeki COVID-19 ölümlerini zatürre gibi başka vakalar olarak kaydettiği iddialarına işaret eden Zimmt, “Rusya kendi istatistiklerini gizlemekte gayet başarılı. İran, rejim, tüm bu yalancılar aynısını Suriye’de yapabilir. Hiç kuşkunuz olmasın” dedi.