HALEP, Suriye — Suriye Demokratik Güçleri (SDG) bir taraftan İslam Devleti (İD) ile irtibatlı olmakla suçlanan sivillerin peşine düşerken, bir taraftan İD’li tutukluları serbest bırakıyor. Çelişkili görünen bu tutumun arkasında Arap aşiret reislerini hoşnut etme, para elde etme ve SDG kontrolünün sürmesini haklı gösterme gibi amaçların yattığı iddia ediliyor.
IŞİD olarak da bilinen İD’le mücadelede ABD önderliğindeki koalisyona destek veren, Kürt ve Arapların oluşturduğu bir yapı olan SDG, serbest bırakma kararlarının usulsüz olduğunu kabul etmiyor. SDG Sözcüsü Kino Gabriel’in Fırat Haber Ajansı’na 17 Ocak’ta yaptığı açıklamaya göre Kürt özerk idaresi suçlular konusunda kanunlara göre hareket ediyor, zanlılar yargılanıyor ve cezasını çekenler serbest bırakılıyor, bu konudaki kararlar da yerel mahkemeler tarafından veriliyor.
SDG 29-30 Ocak’ta dördü 18 yaşından küçük ve biri kadın olmak üzere sekiz kişiyi İD’le irtibatlı oldukları gerekçesiyle tutukladı. Deyrizor ve Rakka vilayetlerinde tutuklanan bu kişilerin bazılarının önde gelen SDG liderlerini tehdit eden el ilanları dağıttıkları iddia ediliyordu.
Öte yandan SDG 31 Aralık-25 Ocak döneminde Rakka Sivil Konseyi ve Arap aşiret reisleriyle işbirliği hâlinde İD’le irtibatlı oldukları iddia edilen 180 kişiyi serbest bıraktı.
Sivil Konsey Twitter’dan yaptığı açıklamada serbest bırakılanların “iyi hâl gösterdiklerini ve ellerinde Suriyelilerin kanı olmadığını kanıtladıklarını” söyledi. Rakka’da SDG’yle uyumlu çalışan Arap Aşiret Reisleri Konseyi ise bazı kişilerle ilgili İD’e dönmeyecekleri ve kuzeydoğu Suriye’de geniş bölgeleri kontrol eden SDG’ye karşı hiçbir eylemde bulunmayacaklarına dair güvence verdi.
Rakka’da Ebu Maya lakabını kullanan bir aktivist Al-Monitor’a şu iddialarda bulundu: “2019’dan başlayarak 2020’nin başlarına kadar SDG İD’le irtibatlı yüzlerce kişiyi serbest bıraktı. SDG Arap aşiret reisleriyle daha yakın ilişkiler kurmaya çalışıyor. Çünkü SDG saflarında Arapların oranı arttı, neredeyse yüzde 70’e ulaştı. SDG, Arapların kendisine karşı cephe almasından korktuğu için onlarla yakın olmaya çalışıyor, aracılık girişimlerine olumlu yanıt veriyor. Rakka ve Cezire bölgesi, belli töre ve gelenekleri olan aşiret bölgeleridir. Bu törelerden biri aşiret reislerine itaattir ve bu da aşiret reislerinin çok sayıda insanı yönlendirebildikleri, talepleri karşılanmadığı takdirde SDG’yle ittifakı bozabilecekleri anlamına geliyor.”
Ebu Maya sözlerini şöyle sürdürdü: “Serbest bırakılanların İD’in eylemlerine ne ölçüde katıldıklarını bilmek imkânsız. Çünkü İD’in Rakka ve kuzeydoğu Suriye’ye hâkim olduğu yıllarda örgüt saflarında askeri ve idari görevler alan binlerce insan vardı. Bunların masum olup olmadıklarını bilmek imkânsız. Çünkü İD üyeleri ideolojilerinden bir çırpıda vazgeçmiyorlar ve bu da onların hâlâ tehlikeleri oldukları, serbest kalmalarının riskli olduğu anlamına geliyor.”
SDG, ABD’nin ve İD’e karşı oluşturulan uluslararası koalisyonun desteğiyle 2015 yılında kuruldu. SDG’nin Ekim 2017’de Rakka’yı ele geçirmesi, İD için sonun başlangıcı oldu. Mart 2019’da ise İD’in Suriye’deki alan hâkimiyetinin tamamen sona erdiği duyuruldu.
SDG’nin tutukladığı İD’li sayısına ilişkin farklı rakamlar telaffuz edilse de sayının yaklaşık 12 bin olduğu, bunların arasında 4 bin Suriyeli, 4 bin Iraklı ve 54 başka ülkeden 2 bin 500 ila 3 bin arasında yabancı uyruklu bulunduğu tahmin ediliyor. Tüm bu kişilerin SDG tarafından ele geçirildiği ve bir kısmının yeri hâlâ belirsiz olan en az yedi hapishanede tutulduğu söyleniyor. SDG’nin elinde ayrıca İD’li ailelerden 12 bin kadın ve çocuk var. Bunlar da, en büyüğü El Hol kampı olmak üzere üç kampta tutuluyor.
Al-Monitor’a konuşan Euphrates Post muhabiri Ahmed El Ramazan’a göre “SDG, hâkimiyet ve nüfuzunu artırmak için kontrol ettiği bölgelerde Arap aşiret reislerinin desteğini almaya çalışıyor. Aileler ve aşiretler kendi mensubu olan tutukluları pek çok zaman kefaletle çıkarabiliyor. SDG de bu kişilere kartlar vererek kendi kontrolündeki bölgelerde dolaşmalarına izin veriyor. SDG’nin tutukluları serbest bırakmasının başlıca nedeni para. Çünkü Suriye uyruklular için büyük fidyeler veriliyor. Rakamlar bazen 20 bin doları, yani 20 milyon Suriye lirasını buluyor. Yabancı uyruklular ise tutuklu kalmaya devam ediyor.”
Soyadını vermek istemeyen Rakkalı aktivist Abdüllatif ise şöyle konuştu: “SDG kuzeydoğu Suriye’deki Cezire bölgesine hâkim olduğundan beri Arap aşiret reislerini yanına çekmeye çalışıyor. Zira aşiretler buradaki nüfusun çoğunluğunu oluşturuyor. SDG, milliyetçi Kürt boyutu olmayan, bölgeyi temsil eden bir güç olduğunu göstermek istiyor. Bu nedenle de aracılık girişimlerini, aşiretlerin verdiği güvenceleri kabul ederek doğu Haseke’deki El Hol mülteci kampında kalan İD’le irtibatlı bazı aşiret mensuplarını serbest bıraktı.”
SDG’nin kuzeydoğu Suriye’de kontrol ettiği bölgeler ağırlıkla Arap nüfusa sahip. Demografik yapıya ilişkin net istatistikler mevcut değil ama Arapların ve özellikle Arap aşiretlerin nüfusu Kürtlerden ve diğer etnik gruplardan fazla.
Abdüllatif’e göre “SDG’nin İD’li tutukluları serbest bırakması birden fazla amaca hizmet ediyor. Öncelikle aşiretlerin taleplerini karşılamış oluyor (…) ve bunun yanı sıra para ve rüşvet alıyor. Ayrıca bazı tutuklular kasıtlı olarak serbest bırakıldı, sırf ortalık karışsın ve ABD güçleri bölgede kalsın diye… SDG, İD’le bağlantılı önemli isimleri güvenlik riskine rağmen serbest bıraktığı zaman bu kişileri kendi amaçları doğrultusunda kullanabilir ve halkı, İD mensuplarını kovalamaya devam ettiğine, bölgenin hamisi olarak kritik önemde olduğuna inandırabilir.”
Abdüllatif sözlerini şöyle sürdürdü: “SDG bu terör suçlularını serbest bırakarak Rakka’da, kuzeydoğu Suriye’de kontrol ettiği bölgelerde halka karşı suç işliyor. Zira bunlar yeniden örgütlenip kanlı eylemlere başlayacak, öç almak için insanları, mal ve mülklerini hedef alacaklar. SDG aslında kontrol ettiği bölgelerde güvenlik durumunu pek umursamıyor. Kargaşanın olması, bu suçluların ortalıkta olması SDG’nin işine geliyor.”
Deyrizorlu gazeteci Ahid El Salibi’nin değerlendirmesi ise şöyle: “Kuzeydoğu Suriye’deki demografik yapı aşiret temellidir ve buralarda çoğu zaman aşiret reislerinin kararları uygulanır. Halk bugün onların sözünü dinliyor. SDG de bölgeyi kontrol edebilmek, destek ve eleman kazanmak, kendisine yönelik eylemleri önlemek için aşiret reislerine başvuruyor. SDG’nin serbest bıraktığı kişiler arasında İD saflarında yakınları olduğu şüphesiyle tutuklananlar vardı. Bazıları da örgütün kontrol ettiği belediyelerde, sivil merkezlerde çalışmıştı. Bunların bazıları gerçekten masum insanlar. Serbest bırakılanların hepsinin terörist olduğu ya da İD’le irtibatlı olduğu söylenemez.”
Neticede SDG’nin bu stratejiden yarar sağladığı anlaşılıyor. SDG bir taraftan aşiretlerle arasını iyi tutarak onların bağlılığını sağlıyor, bir taraftan da tutukluları barındırmanın masraflarını azaltıyor. SDG bu kişilerin serbest kalmasıyla oluşabilecek riskleri ise pek önemsiyormuş gibi görünmüyor. Zira serbest kalanlar daha sonra terörist eylemlere girişirlerse bu durum, İD’le mücadeleyi sürdürmek adına SDG ile koalisyonun varlığını haklı gösterir. Bazı tutukluların serbest bırakılması karşılığında elde edilen büyük paralar da cabası.