KAMIŞLI, Suriye — Kuzeydoğu Suriye'deki Kürt önderliğindeki yönetim, ABD'ye güveninin azaldığı ve Arap ülkelerinin Suriye rejimine giderek el uzattığı bir ortamda Şam’la anlaşmak için Birleşik Arap Emirlikleri'nden (BAE) yardım istiyor.
Kimliklerinin saklı kalması kaydıyla Al-Monitor'a konuşan konuya vakıf bölgedeki dört kaynağa göre İslam Devleti'yle mücadelede ABD'nin bir numaralı müttefiki olan Suriye Demokratik Güçleri'nin (SDG) başkomutanı Mazlum Kobane yakın zamanda BAE'ye gitti. Kaynakların ikisine göre Kobane BAE yetkilileriyle yaptığı görüşmelerde Abu Dabi’nin Esad rejimi nezdinde Suriyeli Kürtlere yardımcı olmasını istedi. Bölgesel kaynaklardan biri, Kobani'nin, 29 Mart'ta Abu Dabi'nin iki numaralı yöneticisi olarak atanan Ulusal Güvenlik Danışmanı Tahnun bin Zayid El Nahyan ile görüştüğünü aktardı.
BAE ise böyle bir görüşme yapıldığını yalanladı.
BAE'nin SDG ile rejim arasında arabuluculuk yaptığı iddiasını sorduğumuz bir BAE yetkilisi e-postayla verdiği yanıtta, "E-postanızda atıfta bulunulan iddialar yanlış ve asılsızdır" dedi.
Al-Monitor’a bilgi veren yetkililer ise Kobane’nin mart sonu ile nisan başı arasında BAE’ye gittiği konusunda ısrarcı. Kaynakların hiçbiri kesin bir tarih veremedi. Yetkililerden biri ziyaretin “yüzde 100 doğru” olduğunu söyledi. Bilgi veren yetkililerden ikisi ise Irak Kürdistanı’nın ikinci büyük partisi ve Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nde iktidar ortağı olan Kürdistan Yurtseverler Birliği’nin (KYB) lideri Bafıl Talabani’nin bu ziyarette Kobane’ye eşlik ettiğini aktardılar.
Talabani’nin makamı, Al-Monitor’un konuyla ilgili sorularını yanıtsız bıraktı.
Kuzeydoğu Suriye'deki özerk yönetimin fiili dışişleri bakanı olan Bedran Çiya Kurd ise BAE'nin, Suriyeli Kürtler ile Esad rejiminin uzlaşmasına yardım etme arzusunu ifade ettiğini doğruladı. 28 Nisan’da Kamışlı’da Al-Monitor’a mülakat veren Kurd, “Yardımcı olmaya hazır olduklarını söylediler ancak şu ana kadar bu konuda bir program (yol haritası) oluşmadı. Şam’la müzakerelerde rol oynamalarını istiyoruz" şeklinde konuştu. Kurd, Kobane'nin yakın zamanda BAE'ye gidip gitmediği konusunda yorum yapmak istemedi.
Türkiye’nin saldırısı
Kobane’nin iddia edilen BAE ziyareti, bir Türk SİHA’sı tarafından hedef alınmasından önce gerçekleşti. Söz konusu saldırı, Kobane’nin 7 Nisan’da Süleymaniye’de Terörle Mücadele Birimi (TMB) olarak bilinen KYB istihbarat merkezinin konvoyunda yol aldığı sırada meydana geldi. Al-Monitor’a bilgi veren yetkililere göre saldırı Kobane BAE’den döndükten sonra yaşandı.
Konvoy Süleymaniye Uluslararası Havaalanı’na doğru ilerliyordu. Kobane, İslam Devleti’yle mücadele eden ABD önderliğindeki koalisyona ait bir uçakla kuzeydoğu Suriye’ye dönecekti. Konvoyda TMB şefi Vahab Halebçeyi, üç Amerikalı askeri personel ve üst düzey Suriyeli Kürt yetkili İlham Ahmed de yer alıyordu. Yaygın kanıya göre Türk SİHA’sı bilinçli olarak hedef ıskaladı ve Kobane Suriye’ye ulaşabildi. Al-Monitor’a bilgi veren yetkililerden birinin yorumuna göre Türkiye’nin amacı, Kobane’yi BAE’ye götürüp getiren KYB liderine gözdağı vermekti.
Türkiye 5 Nisan'da, iniş ve kalkış için Süleymaniye havaalanını kullanan uçaklara hava sahasını kapattığını duyurdu. Kaynaklar, bu kararın, Kobane’nin Abu Dabi ziyaretinin öğrenilmesi üzerine alındığını düşünüyor. Türk Dışişleri Bakanlığı ise gerekçe olarak “Süleymaniye’de PKK terör örgütünün faaliyetlerinin yoğunlaşmasını” ve “terör örgütünün havalimanına nüfuz etmesini” gösterdi. “Abdi” soyadıyla da bilinen Kobane’nin geçmişte PKK’de yer alması nedeniyle Ankara, onu ve SDG’yi de PKK’li “teröristler” olarak addediyor.
Ankara, PKK’nin Süleymaniye’deki faaliyetlerine karşı KYB’nin önlem almasını istiyor ve hava sahası yasağını bu yöndeki gelişmelere göre 3 Temmuz’da gözden geçireceğini söylüyor. Türkiye, Kürdistan Bölgesi’nin Avrupa’ya açılan ana kapısı konumunda.
PKK, ABD öncülüğündeki koalisyonun İslam Devleti’ne karşı mücadelesinin ilk günlerinde etkili oldu, Irak'ın Sincar bölgesinde binlerce Ezidi’yi cihatçılardan kurtardı ve SDG için savaşçılar eğitti. Ancak ABD Dışişleri Bakanlığı 1997 yılında PKK’yi terör listesine almıştı. Dolayısıyla ABD’nin örgütle fiilen işbirliği yapması Ankara’yı öfkelendiriyor.
Washington, SDG’nin PKK'den farklı olduğunu savunuyor ve İslam Devleti'yle mücadele kapsamında kuzeydoğu Suriye'de konuşlandırdığı yaklaşık 900 özel kuvvet askerini çekmeyeceğini söylüyor. Ancak Kürtlerin ABD'ye güveni giderek azalıyor.
İlk büyük şok 2019’da Serekaniye olarak da bilinen Resulayn ve Tel Abyad gibi kilit kasabaları da kapsayan Kürt kontrolündeki geniş bir bölgenin Trump yönetiminin yeşil ışık yakmasıyla Türkiye'nin askeri kontrolüne geçmesi oldu.
Kuzeydoğu Suriye'nin üst düzey yetkililerinden Fevza El Yusuf’a göre ABD'nin Afganistan'dan çekilmesi bir başka uyarı işareti oldu. 27 Nisan'da Haseke'de Al-Monitor'un sorularını yanıtlayan Yusuf, “ABD’yle ilişkilerimizde 2019 yılından bu yana gerileme yaşanıyor. Serekaniye ve Afganistan bizim için ders oldu" şeklinde konuştu.
Yusuf, ABD varlığının Suriyeli Kürtlere Şam'la ilişkilerde bir koz sağladığını ancak madalyonun öteki yüzü de olduğunu kabul ediyor. Suriye rejimi, Kürtlerin Washington’la bağlarına son vermesini ve herhangi bir anlaşmanın önkoşulu olarak Amerikalıların çekilmesini istiyor.
Yusuf, "ABD güçlerinin varlığı, rejime, bizimle muhatap olmaması için bahane sağlıyor" dedi.
Yusuf, İran'la birlikte rejimin başlıca müttefiki olan Rusya'ya duyulan güvenin de Moskova’nın Ankara’yla derinleşen bağlarına paralel olarak azalmakta olduğunu vurguladı. Dolayısıyla Kürtler bölgesel güç oyunlarının “nesnesi” hâline gelmemek için dizginleri ele alma ihtiyacı hissediyor. Ortakları çeşitlendirmek bu stratejinin bir parçası.
BAE’nin arabuluculuğu
BAE, Suriye’deki Türk ve İran etkisini azaltma amacını da güden bölgesel nüfuz mücadelesi kapsamında Aralık 2018'de Şam'daki büyükelçiliğini yeniden açtı ve ardından Esad rejimi ile Arap devletlerini yakınlaştırmak için öncü bir rol üstlendi. Suriyeli Kürtlerle ilgilenmesi de bu hesabın parçası.
Uluslararası Kriz Grubu'nda Suriye’yi izleyen kıdemli analist Dareen Khalifa’ya göre “İran ve İslamcılık karşıtlığı, BAE’nin Esad’la normalleşmesinin itici gücü." Al-Monitor'a konuşan Khalifa, BAE’nin bu açılımları, “Esad’ın hiçbir yere gittiği yok. Suriye'deki menfaatlerimizi korumak istiyorsak onunla şöyle ya da böyle muhatap olmak zorundayız" argümanına dayandırdığını belirtti.
Orta Doğu Enstitüsü'nün kıdemli üyesi ve Suriye programının direktörü Charles Lister da Al-Monitor’a yaptığı değerlendirmede BAE'nin "herkesle ‘dost’ olmaya çalıştığını, her fırsatta arabuluculuğa soyunduğunu ve sorunlu alanlara herkesten önce girerek rekabet üstünlüğü sağlamak istediğini" belirtti.
Lister değerlendirmesini şöyle sürdürdü: “BAE'nin Esad'ı normalleştirmede öncü rol oynamasında başlangıçta Türk nüfuzuna karşı koyma arzusu etkili oldu ancak gelinen noktada esas amaç rekabet üstünlüğü sağlamak, yani Esad rejimini kontrolü altına alan Sünni Arap aktör olmaktır. Ve şüphesiz ki BAE, Batı yaptırımları kaldırıldığında veya caydırıcı etkisini yitirdiğinde büyük ekonomik projeleri alan birinci ülke olmayı umuyor.”
BAE, Şam ile yakınlaşmanın Suriye'deki İran etkisini geriletmeye yardımcı olacağını savunuyor ama bu arada BAE ile İran’ın önemli bir ticari ortaklığı var ve İran Milli Güvenlik Danışmanı Ali Şamkani’nin marttaki ziyareti dâhil üst düzey İranlı yetkililer Abu Dabi’de ağırlanıyor.
19 Mayıs’ta Riyad’da düzenlenecek Arap Birliği zirvesinde Suriye’nin birliğe geri kabulü için uğraşan BAE’nin başarılı olup olmayacağı belli değil ancak Beşar Esad’ı meşrulaştırma çabasından vazgeçmesi beklenmiyor. Dahası, BAE’nin Ankara ile Şam arasında arka kanal diplomasisinde de yer aldığına inanılıyor. Tahran’ın BAE’nin karışmasına öfkelendiği, Rusya ve Türkiye’ye baskı yaparak 4 Nisan’da Moskova’da Suriyeli yetkililerle yapılan toplantıdan BAE’nin çıkarılmasını sağladığı iddia ediliyor. Neticede toplantıya İranlılar katıldı.
2018'de, BAE'nin Şam'daki büyükelçiliğini yeniden açtığı günlerde Suriyeli Kürtler de Esad rejimiyle diyalog arayışına girmişti. Rusya'nın telkin ettiği bu çabalardan şu ana dek sonuç alınamadı. Rejim, Kürtlerin dil ve siyasi hak taleplerinin tümünü reddetti. Görüşmelere vakıf kaynaklara göre rejimin en ileri teklifi haftada iki saat Kürtçe dersi verilmesi oldu.
Ancak aralarında Suudi Arabistan’ın da olduğu pek çok Arap devletinin Esad rejimiyle normalleşmeyi gündemine alması, Kürtler için yeni bir aciliyet havası yaratmış görünüyor. Dahası, Esad'ın uzun süredir düşmanı olan Türkiye de Kürtleri hedef alan güvenlik ortaklığını canlandırma umuduyla Şam'a göz kırpıyor.
Kürt önderliğindeki özyönetim 18 Nisan’da açıkladığı dokuz maddelik bildiriyle rejim ile uzlaşma isteğini yineledi. Bildiride, halen Ürdün, Lübnan ve Türkiye'de yaşayan milyonlarca Suriyeli mülteciyi barındırma teklifi de yer aldı.
Kimliğinin açıklanmaması kaydıyla Al-Monitor’a konuşan Kürt hareketinin üst düzey bir ismi, “İnsanlar nerede olurlarsa olsunlar Suriye halkına el uzatmamız ve yönetimimizle ilgili olumsuz duyguları silmemiz gerekiyor. Buna Suriye muhalefetinin üyeleri de dâhil. Yeni, demokratik bir Suriye’yi ancak birlik olursak inşa edebiliriz” dedi.
Fiili dışişleri bakanı Kurd ise Suriyeli Kürtlerin iki konuda taviz vermeyeceğini söyledi. Birincisi, kurdukları yönetim modeli. “Rejim özyönetimi tanımalı” diyen Kurd, ikinci madde olarak da SDG'nin statüsünü belirtti. Kürtler Suriye ordusunun genel komutası altına girmeye razı ancak kendi güçlerini kendi bölgelerinde tutmakta ısrar ediyorlar.
İlişkiler nasıl başladı?
BAE, İslam Devleti’ne karşı Küresel Koalisyonun 85 üyesinden biri. Al-Monitor'a bilgi veren kaynaklara göre Kürt önderliğindeki özyönetim ile BAE arasındaki resmi temaslar 2018'de BAE yetkililerinin tutuklu bulunan BAE uyruklu İslam Devleti üyelerini sorgulamak için kuzeydoğu Suriye'ye gitmesiyle başladı.
İlişkilerin kurulmasına, 2021'de kuzeni Bafıl tarafından kansız bir darbeyle tasviye edilen KYB’nin eski istihbarat şefi Lahur Talabani de aracılık etti. Talabani, BAE tarafını Suriye’nin savaştan hasar gören petrol altyapısına yatırım yapmaya teşvik etti. Ülkenin petrol kaynaklarının çoğu Kürtlerin kontrol ettiği kuzeydoğuda bulunuyor. Başlıca istek bir petrol rafinerisiydi. Temaslara vakıf kaynaklara göre Talabani, Kobane ile birlikte birkaç kez Abu Dabi'ye giderek bu konuları görüştü.
Ancak kaynaklar, BAE’nin Esad'ı kızdırmaktan çekindiğini belirttiler. Suriye'ye yönelik ABD yaptırımlarının ihlali de BAE için ciddi bir çekince olmuş olmalı.
Tüm bunlar olurken, Libya savaşında karşıt tarafları destekleyen Türkiye ve BAE arasında yüksek bir gerilim vardı. O günden bu yana ilişkiler onarıldı. BAE şimdi Ankara’yı kızdırma pahasına Suriyeli Kürtleri desteklemek ister mi? Kobane’nin ziyaretini reddetmesi, istemeyeceğini düşündürüyor.
Suriyeli Kürt yetkililer ise iyimserliklerini koruyor. Yusuf, BAE'yi "yapıcı ve olumlu yaklaşımı" nedeniyle övdü ve "İstihbarat paylaşımında, uyuşturucu kaçakçılığıyla mücadelede güzel bir işbirliğimiz var" dedi.
Arapça kısaltmasıyla DAEŞ olarak bilinen İslam Devleti’ne katılan Araplar arasında BAE vatandaşlarının en az sayıda olduğunu kaydeden Yusuf, "Onlardan yalnızsa 15 kişi vardı ve BAE DAEŞ’le mücadelede çok yardımcı oldu" dedi.
BAE'nin aynı bayrak altında birleşen yedi monarşiden oluşan sisteminin, Kürtlerin Suriye’de amaçladığı ademi merkeziyetçi modelle benzerlikler gösterdiğini de belirten Yusuf, “Ortak bazı özelliklerimiz var" diye konuştu.