Türkiye’de 14 Mayıs’ta düzenlenecek seçimlerde Kemal Kılıçdaroğlu’nun pek çok kamuoyu araştırmasının öngördüğü gibi Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ı mağlup etmesi hâlinde uzmanlar Türkiye'nin Suriye politikasında ve Ankara’nın Beşar Esad hükümetiyle ilişkilerinde stratejik değişim bekliyor.
Türkiye’deki ekonomik kriz, on binlerce cana mal olan şubat depremleriyle iyice kötüleşirken Erdoğan, iktidara geldiğinden bu yana en zorlu seçim sınavıyla karşı karşıya. Anketlere göre Cumhuriyet Halk Partisi'nin (CHP) lideri ve kıdemli bir siyasetçi olan Kılıçdaroğlu az farkla önde.
Emekli bir devlet memuru olan 74 yaşındaki Kılıçdaroğlu, Erdoğan'ın Suriye politikasını yüksek sesle eleştiren bir isim. Suriye, iç savaş nedeniyle birçok Arap ülkesince yıllarca dışlandıktan sonra geçtiğimiz günlerde yeniden Arap Birliği’ne kabul edildi. On iki yıldır devam eden iç savaşta yarım milyondan fazla kişi hayatını kaybetti.
Jack D. Gordon Enstitüsü'nde politika analisti olan İmdat Öner’e göre Kılıçdaroğlu yönetimindeki Türkiye Suriye politikasını değiştirecek. Al-Monitor’un sorularını yanıtlayan Öner şöyle konuştu: “Türkiye'nin Suriye politikası büyük ölçüde Esad’la diyalog ve diplomasiye bağlı olacak. Muhalefet, güvenlik durumuna eğilip bölgeyi istikrara kavuşturmak ve bu arada sınır bölgelerinin güvenliğini sağlamak için Suriye'den kısmen çekilmeyi hedefliyor. Bu hamle, en önemli seçim vaatlerinden biri olan Suriyeli mültecileri iki yıl içinde geri gönderme vaadinin yerine getirilmesine imkân sağlayacak.”
'Erdoğan’ın projesi' son mu buluyor?
Washington Enstitüsü Türkiye Programı Direktörü Soner Çağaptay Al-Monitor'a yaptığı değerlendirmede, Türkiye'nin Suriye iç savaşına müdahalesinin yaygın bir şekilde Suriye’nin içişlerine karışarak Esad rejimini devirmeye dönük bir “Erdoğan projesi” olarak görüldüğünü belirtti ve ekledi: “Esad’ın Rusya tarafından desteklendiği ve nasıl ayakta kaldığı düşünüldüğünde bu artık olamaz.”
Muhalefetin önceliğinin Suriyeli mülteciler sorunu olduğunu vurgulayan Çağaptay, “Bu, Esad rejimiyle el sıkışmayı gerektiriyor. Nitekim bana göre Esad, Erdoğan'ın elinden çok Kılıçdaroğlu'nun elini sıkmaya hevesli” dedi.
Türkiye 4 milyonu aşkın Suriyeli mülteciyi alarak nüfusunu yüzde 5 oranında artırmış oldu.
Çağaptay, Türkiye'de göçmenlere karşı giderek olumsuz bir hava oluştuğuna dikkat çekti. Aşırı sağcı ATA İttifakı’ndan Sinan Oğan gibi bazı adaylar, mülteci karşıtlığını seçim kampanyalarının merkezine oturtuyor. Çağaptay, Ogan gibi adayların önemli miktarda oy alabileceğini düşünüyor.
Uzman değerlendirmesini şöyle sürdürdü: “Kılıçdaroğlu'nun önceliği, Esad’la Suriye'deki savaşın sona erdirilmesini görüşmek olacak. Burada, mültecilerin dönüşüne dair bir tür anlayış birliği ve buna karşılık YPG'nin Esad rejimince kontrol altına alınmasına ilişkin bir mutabakat amaçlanacak.”
İç savaş sırasında kuzey Suriye’de kurulan silahlı bir Kürt örgütü olan Halk Koruma Birlikleri (YPG), bölgede İslam Devleti'ne karşı mücadelede ABD önderliğindeki koalisyonla işbirliği yaptı. Türkiye YPG'yi, terör örgütü olarak sınıflandırdığı PKK’nın parçası olarak görüyor.
Çağaptay’a göre seçimleri Erdoğan kazanırsa, Esad kuzey Suriye'de hem Türk hem YPG varlığının olduğu “gri bölge” statükosunu sürdürebilir, Suriyeli mülteciler de Türkiye'de kalır.
Çağaptay, Kılıçdaroğlu'nun Esad'la yapabileceği herhangi bir anlaşmada mültecilerin dönüşünün yer almasının pek olası olmadığını belirterek şöyle devam etti: "Sonuçta Suriyelilerin tamamı geri dönmeyecek. Bir milyona yakın Suriyeli Türkiye'de doğdu. Bunlar çocuk ve muhtemelen Türkçeyi Arapçadan daha iyi konuşuyorlar. Bazıları entegre oluyor ve yüzde 90'ı kamplarda yaşamak istemiyor. Şehirlerde yaşıyorlar ve zaten mahallelerin parçası hâline gelmişler. Birçoğu da Esad yönetimindeki Suriye'den hazzetmiyor.”
Stratejik ve Uluslararası Çalışmalar Merkezi Rusya ve Avrasya Programı'nda kıdemli araştırmacı olan Jeffrey Mankoff da Kılıçdaroğlu hükümetinin Esad'la bir tür normalleşme süreci yürütmesinin ve bunu potansiyel olarak sınır güvenliği ve Kürt sorunuyla ilgili endişeleri dikkate alacak şekilde yapmasının daha kolay olacağını düşünüyor.
Mankoff’un değerlendirmesi şöyle: “Türk devletinin menfaatleri olarak değerlendirilebilecek konuların Kılıçdaroğlu için sınırlandırıcı olacağını düşünüyorum. Sınırın Suriye tarafında PKK bağlantılı Kürt oluşumların varlığına dair pek çok endişe de devam edecek. Ancak bana göre Kılıçdaroğlu gibi birinin başında olduğu bir hükümetin, söz konusu bölgelerin bir kısmında Suriye devletinin kontrolünü pekiştirecek ve Türkiye'nin sınır ötesi istikrarsızlık veya şiddetle ilgili kaygılarını giderecek şekilde Esad'la anlaşmaya varması daha kolay olacak.”
Mankoff, Erdoğan ve Kılıçdaroğlu'nun seçim vaatlerine rağmen mültecilere ilişkin anlaşma beklentisini fazla iyimser buluyor. Uzmana göre Kılıçdaroğlu Erdoğan'a göre Şam’la daha rahat müzakere edebilir ancak bu süreç “her halükârda zor olacak çünkü yıllardır ülke dışında olmanın travmasını yaşayan, Esad'a güvenmek için hiçbir nedeni olmayan insanlar söz konusu".
Mültecileri geri dönmeye zorlamanın ise "son derece sorunlu" olacağını belirten Mankoff, değerlendirmesini şöyle tamamladı: "Türkiye'de şu an mültecilerle ilgili bıkkınlık olduğu için bu konu iki adayın da seçim kampanyasına yarıyor. Ancak Türk tarafında müzakereleri kim yürütürse yürütsün bir anlaşmaya varmanın, ardından da bu anlaşmayı hayata geçirmenin zorlu bir iş olacağını düşünüyorum.”
Çağaptay’a göre de mültecilerle ilgili bir anlaşma olursa, Suriye'nin kuzeyinde istikrar sağlansa bile geri gönderilenlerin sayısı kısa vadede "sembolik" olacak.