Irak Kürdistan Bölgesi’nde dokuz turistin öldürülmesiyle Ankara ve Bağdat arasında yükselen gerilim kolay kolay yatışacak gibi görünmüyor. Irak Dışişleri Bakanı BM Güvenlik Konseyi’nin Salı günkü acil toplantısında Türkiye’ye ağır eleştiriler yöneltirken Irak’ta Türk hedeflerine yönelik eylemler, İran destekli milislerin Musul’daki Türk konsolosluğuna roket saldırısıyla devam etti.
Ancak konuya vakıf kaynakların Al-Monitor’a verdiği bilgiye göre taraflar karşılıklı suçlamalara devam etseler de kapalı kapılar arkasında trajediden istifade ederek siyasi kazanım sağlamak için manevralar yapılıyor.
Irak Dışişleri Bakanı Fuad Hüseyin New York’taki toplantıda Türkiye’yi “masum siviller ve mülke” yönelik “aleni bir saldırı” gerçekleştirmekle suçladı ve Irak’taki Türk askeri varlığının “gayri meşru” olduğunu vurgulayarak “işgalci” olarak nitelediği Türk güçlerinin BM denetimi altında ülkeden çekilmesini istedi.
Türkiye’nin bölgedeki PKK militanlarının peşinde olduğu iddiasına “mesnetsiz” diyen Hüseyin, Türkiye’yi “Irak’a zarar verme pahasına” iç sorunlarını Irak’a ihraç etmekle itham etti. Bakan, Türkiye’nin 38 yıldır sürdürdüğü ve bugün esasen Irak’ta devam eden PKK ile mücadelesini kastediyordu. PKK’nin militan ve yönetici kadrosusun büyük çoğunluğu Irak topraklarında bulunuyor. Ankara’nın mağdurlara tazminat ödemesi gerektiğini söyleyen Hüseyin, Türk ordusunun “güpegündüz insanlığa karşı suç işlediğini” ve geçmişte de çok sayıda sivilin ölümünden sorumlu olduğunu belirtti.
Ankara turistlerin ölümüne neden olan 20 Temmuz’daki saldırının sorumluluğunu reddediyor. Saldırı, Irak Kürdistanı’nda Türk sınırına yakın bir turistik belde olan Perek’te yaşandı. Beldenin yakınlarında sınırın her iki tarafında Türk üsleri bulunuyor.
Irak, aralarında 1 yaşındaki bir kız çocuğunun da bulunduğu turist grubunun Türk tarafından açılan topçu ateşi ile vurulduğunu söylüyor. Hüseyin’in Güvenlik Konseyi’nde verdiği bilgiye göre olay yerine gönderilen araştırma ekibinin bulduğu mühimmat parçaları, bölgedeki Türk güçlerinin PKK’ye karşı kullandığı silahlarla aynı türden. Hüseyin, saldırıdan birkaç saat sonra Perek’e ulaşan heyetin başında yer alıyordu.
Türkiye ise “gerçeğin açığa çıkması” için ortak araştırma öneriyor. Türkiye'nin BM Daimi Temsilciliği Maslahatgüzarı Öncü Keçeli, “Irak’ın egemenliği ve toprak bütünlüğünün Türkiye tarafından değil terör örgütü tarafından ihlal edildiğini” söyledi. Bağdat’taki Türk Büyükelçiliği de saldırıdan PKK’yi sorumlu tutmuştu.
Bağdat’taki resmi değerlendirmelere vakıf kaynaklara göre Irak hükümetindeki sertlik yanlıları, katliamı fırsat bilerek Musul’un doğusunda stratejik bir nokta olan Başika’da konuşlu birkaç bin askerini çekmesi için Türkiye’ye baskı uygulama düşüncesinde.
Başka bir deyişle, Türkiye Başika’dan çıkmayı kabul ederse Irak Türkiye’ye karşı başlattığı kampanyada frene basacak. Kimliklerinin saklı kalması kaydıyla konuşan kaynakların yorumuna göre sert söylemlere rağmen Iraklı makamların iddia ettikleri bulgu ve delilleri halen kamuoyuna sunmamasının sebebi de bu olabilir.
Türk güçleri Başika’ya İslam Devleti ile mücadelede Iraklı Sünni güçlere eğitim vermek gerekçesiyle girmişti. Bu askeri varlık baştan beri kuşkuyla karşılandı ve Türkiye’nin petrol zengini eski Osmanlı topraklarına göz diktiği iddialarını körükledi.
Başika Irak’ta Kürdistan bölgesi dışındaki tek Türk üssü. Iraklı yetkililer, İslam Devleti’yle mücadelenin sona erdiğini, dolayısıyla üssün miadını doldurduğunu söylüyorlar. Buradaki Türk varlığı İran’ı da rahatsız ediyor ve üsse düzenlenen saldırıların arkasında Şii milislerin olduğu düşünülüyor. Üs son olarak 24 Temmuz’da hedef alındı. Türk Dışişleri Bakanlığı’na göre 27 Temmuz’da Musul Başkonsolosluğu’na da saldırı düzenlendi ancak can kaybı yaşanmadı.
Irak ne Türk askerlerini ne de PKK’yi zorla topraklarından çıkarabilecek güce sahip değil. Türk askerlerinin çekilmesine yönelik BM’den karar çıkartma şansı da oldukça zayıf, hatta umutsuz bir çaba olarak görünüyor.
Ancak Bağdat’ın elinde görece güçlü bir kart var. O da Türkiye’ye karşı yasadışı petrol ticareti iddiasıyla açtığı uluslararası tahkim davası. Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin (KBY) 2014’ten itibaren Bağdat’tan bağımsız olarak ve özel bir boru hattı üzerinden petrol ihraç etmesine yardım etmekle suçlanan Türkiye, 24 milyar dolarlık bir ceza riskiyle karşı karşıya. Mahkemenin iki ay içinde karar vermesi bekleniyor ve genel kanı Türkiye’nin davayı kaybedeceği yönünde.
Irak Federal Yüksek Mahkemesi de 15 Şubat 2022’de KYB’nin 2007’de çıkarttığı petrol ve gaz yasasının anayasaya aykırı olduğuna hükmederek Kürdistan bölgesinin enerji sektörüne ve dolayısıyla Türkiye’ye büyük bir darbe indirmişti. Kararın ardından bazı uluslararası enerji şirketleri Irak Kürdistanı’ndan çekildiklerini duyurdular. Uluslararası Ticaret Mahkemesi’nden gelecek kararla başka şirketlerin de çekilmesi bekleniyor.
Türkiye’nin Akdeniz kıyısındaki Ceyhan limanı üzerinden yapılan ham petrol ihracatı, KBY’nin başlıca gelir kaynağı. Türkiye ise son 20 yılın en derin ekonomik krizini yaşıyor ve 24 milyar dolarlık bir cezanın daha kötü bir zamanlaması olamaz.
24 Temmuz’da Bağdat’a giden KBY Başbakanı Mesrur Barzani, Irak Başbakanı Mustafa El Kazımi ile pek çok ikili anlaşmazlığı görüştü ama başlıca amacı enerji meselesinde zaman kazanmak ve KBY’yi biraz rahatlatmaktı. Kaynaklara göre Barzani, Yüksek Mahkeme’nin kararı ve tahkim davası uyarınca atılacak adımların Bağdat’ta yeni hükümet kurulana ve yeni bir petrol-gaz yasası çıkarılana kadar geciktirilmesini istedi ve bu konuda Kazımi’den yardım talep etti.
Bu, epey uzun bir süre olabilir. Genel seçimlerin üzerinden dokuz ay geçmesine rağmen parlamentodaki ana siyasi bloklar halen yeni bir hükümet üzerinde anlaşabilmiş değil.
Barzani Bağdat’ta Meclis Başkanı Muhammed El Halbusi ve Yüksek Yargı Konseyi Başkanı Faik Zeydan’la da görüştü.
Irak siyasetinde etkili bir isim olan Şii din adamı Mukteda El Sadr’ın kendisine bağlı vekilleri parlamentodan çekmesiyle hükümeti kurma süreci iyice sarpa sardı. Tam da hükümeti kurma görevinin en büyük Şii blokunun adayı Muhammed Şia El Sudani’ye verilmesi beklenirken Sadr destekçileri 27 Temmuz’da parlamentoyu bastı ve kaos havası iyice derinleşti.
Perek’teki ölümler üzerine patlak veren protestolara da Sadr önayak oldu.
Kaynaklara göre Kazımi, Barzani’nin tahkim davasına ilişkin ricasını kabul etti ama Yüksek Mahkeme kararıyla ilgili isteksiz davrandı ve bu konuda yapabileceği bir şey olmadığını söyledi. Yine de uluslararası petrol şirketlerinin Kürdistan’daki faaliyetlerini sürdürülebilmesi konusunda Barzani’ye, ticari konulara bakan idari mahkemelere başvurulmasını tavsiye etti.
Ancak uluslararası mahkemenin kararını geciktirmek de kolay bir iş değil. Tüm duruşmalar yapılmış, tüm belgeler sunulmuş durumda.
Tek seçenek Irak’ın şikâyetinden vazgeçmesi ki bu, son derece düşük bir olasılık. Zira olumlu bir karar Irak’a uluslararası petrol şirketleri ve KBY ile ilişkilerinde önemli bir güç kazandıracak.
Öte yandan, siyasi kargaşa Kazımi’ye koltuğunda kalması için yeni fırsatlar sunabilir.
KBY’nin Bağdat’la arasını düzeltme arzusu, Türkiye konusunda alışılmadık sertlikte bir tavır sergilemesinden de anlaşılıyor. Barzani ile Kazımi’nin görüşmesinin ardından KBY tarafından yapılan açıklamada iki liderin “Türkiye’nin saldırganlığını güçlü şekilde kınadığı” ifade edildi.
Dışişleri Bakanı Hüseyin de bir Kürt ve Irak’ın en etkili Kürt lideri ve Mesrur Barzani’nin babası Mesud Barzani’ye yakın bir isim olarak biliniyor. Hüseyin’in Mesud Barzani’nin onayı olmadan Türkiye’ye karşı bu denli sert bir dil kullanması düşünülemez. Bu tavrın samimiyetinden kuşku duyanlar ise işin arkasında Barzaniler’in, Irak Cumhurbaşkanı Berham Salih’in yerine kendilerine yakın bir ismi oturtma isteğinin yattığını savunuyorlar.
Al-Monitor’un ulaştığı KBY sözcüsü bu konularda yorum yapmak istemedi.
Türkiye ise Irak ve Suriye’de yaptıklarıyla daha önce pek çok kez sebep olduğu öfkeyi nasıl atlattıysa bu fırtınayı da atlatacağını hesaplıyor olmalı. Kuraklıkla boğuşan Irak’ın başlıca tarımsal sulama kaynağı olan Fırat ve Dicle nehirlerinin kontrolüne sahip olmak da Ankara’ya güç veriyor. Umursamazlığının yeni bir göstergesi olarak Türkiye Perek yakınlarındaki bölgeleri top ateşine tutmaya devam etti. Bu daha ne kadar sürer? Ölenlerin yakınları hiçbir zaman cevap alamayabilir.