Libya’da BM mekanizmasıyla gelen Ulusal Birlik Hükümeti Başbakanı Abdülhamid Dibeybe ile Temsilciler Meclisi’nin başbakan atadığı Fethi Başağa arasındaki bilek güreşi Türkiye’nin şimdiye kadar desteklediği güçler arasında çatışmalara yol açınca Ankara tarafları uzlaştırmak için ağırlığını koydu.
Al-Monitor’un edindiği bilgilere göre Türkiye’nin davetiyle Dibeybe ve Başağa İstanbul’a gelerek Türk yetkililerle görüştü. 1 Eylül’de Milli İstihbarat Teşkilatı’nın (MİT) karargâhında gerçekleşen görüşmelere Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Savunma Bakanı Hulusi Akar ve MİT Başkanı Hakan Fidan katıldı.
Çavuşoğlu, Akar ve Fidan’ın Dibeybe’yle dörtlü fotoğrafı Libya medyasına sızdırılınca “Türkiye, Dibeybe’den yana desteğini gösterdi” yorumlarına neden oldu. Dibeybe’ye Merkez Bankası Başkanı Sıddık el Kabir de eşlik etti. Başağa ve Dibeybe ile görüşmeler ayrı ayrı gerçekleşti. İkili aynı otelde bile kalmadı.
Konuya vakıf bir Türk kaynağın Al-Monitor’a verdiği bilgilere göre 31 Ağustos’ta Sirte’den İstanbul’a gelen Başağa ertesi gün Türk yetkililerle yaptığı görüşmeden memnun kalmadı.
Temsilciler Meclisi’nin yetkilendirmesinin ardından hükümetini kurup Sirte’de üslenen Başağa, Dibeybe’den yetkiyi devretmesini istemiş, karşılık bulmayınca kendisini destekleyen güçlerle üç kez başkent Trablus’a girmeye kalkışmıştı. Türk hükümeti Libya’da Aralık 2021’de yapılamayan seçimler önümüzdeki süreçte gerçekleştirilinceye kadar hükümet değişimini faydasız görüyor. Ankara’nın yapmaya çalıştığı şey, iki tarafı uzlaştırıp Dibeybe başkanlığındaki mevcut hükümetle ülkeyi seçime götürecek bir yol haritasının belirlenmesi.
Kahire’de buluşan Temsilciler Meclisi Başkanı Akile Salih ile Devlet Yüksek Konseyi Başkanı Halid el Mişri’nin de Türkiye’ye gelmesi bekleniyordu.
27 Ağustos’ta Başağa'dan yana tavır alan Libya Genelkurmay Başkanlığı’na bağlı 777 Tugayı ile Libya Başkanlık Konseyi Başkanlığı’na bağlı İstikrar Destek Gücü arasında Trablus'un Bin Gaşir ve Sarim bölgelerinde çatışmalar yaşanmıştı. On altı saat süren ve 32 kişinin öldüğü, 159 kişinin yaralandığı çatışmaları bıçak gibi kesen şey Bayraktar TB2 SİHA’larının çatışmaya dahil olduğuna dair haberlerin hızla yayılmasıydı. İddia Dibeybe’nin mayısta görevden almasının ardından Başağa’ya destek veren eski Askeri İstihbarat Dairesi Başkanı Usame Cuveyli’ye bağlı güçlerin güneyden başkente doğru ilerlerken bombalandığı ve üç-dört askeri aracın imha edildiği yönündeydi.
TB2’ler çatışmaya dahil olup olmadığı hâlâ belirsizliğini koruyor. Cuveyli ilk önce Türk SİHA’larının kullanılmadığını söylemişti. Daha sonra füze parçalarını gösteren ancak nerede ne zaman çekildiği belli olmayan bazı fotoğraflar komutanlarca servis edildi.
Gazeteci Samir el Atruş, Cuveyli’nin kendisine Bayraktarların 18 füze attığını söylediğini aktardı. Eski Libya Baş Müftüsü Sadık el Gıryani de SİHA’ları devreye sokan yetkilileri tebrik eden bir açıklama yaptı.
Trablus’tan Al-Monitor’a konuşan bir kaynak “Bayraktarlar kullanılıp kullanılmadığı karanlıkta kalan bir konu. Ancak Bayraktarların devreye girdiğine dair fısıltı bile çatışmaların durmasına yetti. Bu sızıntı herkese Türkiye’nin ‘Trablus’un güvenliği kırmızı çizgimizdir’ uyarısını hatırlattı” dedi.
Libya’da yerel medyaya sızdırılan bilgilere göre 18 Ağustos’ta MİT Başkan Yardımcısı Cemalettin Çelik, Trablus’ta Libya İstihbarat Şefi Hüseyin el Âib ve Batı bölgesinden üst düzey komutanlarla bir toplantı yaptı. Çelik başkentin güvenliğinin kırmızı çizgi olduğunu ve kente güç kullanarak girmeye çalışan tarafların düşman muamelesi göreceğini söyledi. Çelik tüm tarafları seçimlerin yapılabilmesi için Ulusal Birlik Hükümeti’ne destek olmaya çağırdı.
Bu amaç doğrultusunda farklı kentlerde yerel liderlerle temaslarda bulunacakları bilgisini paylaştı. Türkiye, Trablus’u savunmak için güç kullanma hakkını 2019’da Fayiz el Serrac’ın başkanlığındaki Ulusal Mutabakat Hükümeti ile yapılan ortak güvenlik anlaşmasına dayandırıyor.
Libyalı kaynaklar Türkiye sayesinde son raundu Dibeybe’nin kazandığını ancak Başağa’nın hemen pes etmeyebileceğini söylüyor. 2019-2020’de Halife Hafter güçlerine karşı Trablus’un savunması sırasında İçişleri Bakanı olarak Türkiye ile yakın çalışmış olan Başağa’ya karşı Ankara’da soğukluk oluşmasının birkaç nedeni var.
Al-Monitor’un edindiği bilgilere göre açıktan belli etmese de Başağa’nın Serrac döneminde de ‘ülkenin lideri’ gibi davranmasından duyulan rahatsızlık bizzat Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan tarafından kendisine iletildi. Başağa BM’nin arabuluculuğunda yeni yönetim belirlenirken Fransa ve Mısır’a yakınlaşmıştı. Bu da Ankara’da güvensizliğe yol açtı. Ancak ortakları Trablus’ta olsa da ‘deniz yetki alanları anlaşması’ başta olmak üzere Türkiye’nin çıkarlarını temin eden asıl bölge doğu.
O yüzden Türkiye çıkarlarını garantiye almak için siyasetinde değişikliğe gidip doğu kanadında Akile Salih ve Halife Hafter’le buzları eritmeye çalıştı. Nihayetinde Salih ertelemeli de olsa Erdoğan tarafından ağırlandı. Doğu tarafıyla düşmanlığa son verme sürecine paralel olarak Başağa’nın Salih ve Hafter’le uzlaşarak Türkiye’nin Trablus’taki ortaklarını açığa düşürmesi Erdoğan’ı zor bir pozisyona soktu. Normalde Başağa doğu güçleri ile yeni bir sayfa açma planında önemli bir kanal olabilirdi. Ancak Trablus’taki güçler Hafter destekli bir hükümeti reddedince Türkiye çok tarafgir olmamaya çalıştı.
Beri tarafta Türkiye’nin ‘tarafsızlık’ görüntüsüyle bu çıkmazdan kurtulamayacağı, eninde sonunda ağırlığını birinden yana koymak zorunda kalacağı ve bu tarafın Başağa olmayacağı düşünülüyor. Trablus’taki çatışmalardan önce Türkiye’nin Başağa’ya Dibeybe hükümetinde yer verilmesini ve böylece seçimlere gidilmesini içeren bir ara formül önerdiği belirtiliyordu. Ancak 32 kişinin ölümünün ardından Başağa ve Cuveyli hakkında yakalama kararı çıkartan Dibeybe kanadının artık buna yanaşmayacağı belirtiliyor.