DİYARBAKIR -- Dokuz yıl önce savaş, şimdi de salgın hastalık nedeniyle hayatları altüst oldu. Tüm dünya gibi Türkiye’yi de etkisi altına alan koronavirüs salgınından en çok etkilenen kesimlerin başında Suriyeli sığınmacılar geliyor. Çoğu kayıt dışı çalışırken işsiz kaldığı için birikimleriyle idare etmek durumunda olan Suriyeliler, uzaktan eğitim konusunda da sorunlar yaşıyor. Salgından korunmak için evden çıkamadıkları için yeni iş bulmaları da zor.
Abdullah Ahmed, Suriye’nin başkenti Şam’da yaşıyordu. Savaş başlayınca ailesiyle birlikte Türkiye’ye kaçtı. 2013’ten beri Diyarbakır’da yaşayan Ahmed, ülkesindeki savaşın geride bırakarak yeni bir hayat kurdu. Dicle Üniversitesi Hemşirelik bölümünde okuyan Ahmed’in okulu bitirmesine iki yıl var. Ahmed, tam savaşın travmasını atlatmışken, bu kez de COVID-19 nedeniyle hayatı altüst oldu.
Koronavirüs ya da güncel adıyla COVID-19 salgını toplumun neredeyse her kesimini hem maddi hem manevi olarak etkiledi. Salgından en çok etkilenenler arasında Suriyeliler de var. Göç İdaresi’nin 17 Nisan verilerine göre bunların 22 bin 927’si Diyarbakır’da yaşıyor. Ahmed salgın başlayana kadar hafta içi okuyor, hafta sonu klima servisinde çalışıyordu. Salgın Türkiye’ye ulaşınca işinden de okulundan da oldu.
Al-Monitor’un sosyal mesafe gereği telefonla ulaştığı Ahmed, evden dışarı çıkmadıklarını söyledi. Altı kişilik aileye Ahmed ve kardeşi bakıyordu. Şimdi Ahmed işsiz. Tek gelir, evden çalışma sansı olan kardeşinin maaşı.
Ahmed çaresizliğini şu cümlelerle dile getiriyor: “Sadece kardeşim çalışıyor. O da olmasaydı zaten hiçbir gelirimiz olmayacaktı ve hastalığa rağmen çalışmak zorunda kalacaktım. Bir yerde iş bulup mecbur çalışacaktım. Kardeşimin geliri yetmese de mecburuz, yapacak bir şey yok. Doğrusunu söylemek gerekirse yetmiyor ama mecburen idare ediyoruz. Hiçbir yerden yardım da almıyoruz.”
Ahmed ve ailesinin hastalıktan korunmak için tek yapabildikleri dışarı çıkmamak. Evin ihtiyaçları için sadece bir kişi dışarı çıkıyor. Eğitimine uzaktan devam etmeye çalıştığını söyleyen Ahmed şöyle dedi “Dışarı ile hiçbir işimiz kalmadı. Uzaktan eğitim alıyoruz. Gerçeği kadar iyi değil ama hiç yoktan iyidir. Okulda hoca ile birlikte olduğu zaman daha iyidir tabii ama şimdi o imkân yok.”
Ahmed’in yurttaşı Enver Şeyhi de aynı kaderi paylaşıyor. Halep’ten Diyarbakır’a gelen Şeyhi, beş yıldır Türkiye’de yaşıyor. Dicle Üniversitesi Arap Dili ve Edebiyatı bölümünü okuyan Şeyhi, boş zamanlarında bir mağazada çalışıyordu. Salgın başlayınca çalışma durdu.
Şeyhi, kardeşinin de kendisi gibi işsiz kaldığını anlattı. Masrafları kısarak, birikimleriyle idare etmeye çalıştıklarını ifade eden Şeyhi, Al-Monitor’a telefonla şunları aktardı: “Eskiden çalışıyordum hem kendime hem de evime bakıyordum. Şimdi iş de okul da gitti. Sadece benim değil herkesin böyle oldu. Bizimki daha zordur. Evimiz kiradır, ev sahibi kira istiyor, kazancımız yetmiyor. İnşallah bir an önce salgın biter işimize geri döneriz. Geçimimiz şimdi zor oluyor, idare ediyoruz. Masrafları kıstık, yarıya indirip idare ediyoruz. Şu anda evde kimse çalışmıyor. Ev sahibi de kirayı yarıya indirdi.”
Görüşme sırasında söze, onun gibi işsiz kalan kuzeni İzzeddin de giriyor: “Böyle giderse Suriye’ye dönmekten başka çare kalmayacak.”
Suriye’ye dönmeye imkânı bile olmadığı dile getiren Şeyhi ise anne ve babasının yaşlı olması nedeniyle evi karantinaya aldıklarını vurgulayarak şöyle devam ediyor: “Anne babam yaşlı olduğu için risk almıyorum. Bir şey lazım olursa çıkıyorum. Evden çıkmayarak, kendimizi koruyoruz. Ne gıda ne para yardımı alıyoruz, başvurduk ama hiçbir şey almadık. Hiçbir umudumuz yok”
Evinde bilgisayar olmadığı için telefon üzerinden online eğitim almaya çalıştığını belirterek, “O da çok zor bilgisayar gibi olmuyor. Bilgisayar olsa daha iyi anlardım telefondan da iyi anlaşılmıyor.” diyor.
Muhammed Haydar El Abid ise 17 yaşında. Ağabeyi kafede o ise sanayi sitesinde çalışıyormuş. 20 yaş altındakilere sokağa çıkma yasağı gelince işini kaybetti. Ağabeyi ise işyeri kapanınca işsiz kaldı. Durum böyle olunca, ağabeyi onun yerine çalışmaya başlamış. Aile şimdilik bu şekilde ayakta kalmaya çalışıyor.
Herkesin kendi derdine odaklandığı bugünlerde, Suriyelileri düşünmek kimsenin aklına gelmiyor. Bu konuya ilişkin proje üretenler ise uyarıyor. Bunların arasında, Hayata Destek Derneği de var. Dernek Yöneticisi Avukat Mahmut Can Isal’a göre sadece Suriyeliler değil, Türkiye’deki tüm mülteciler risk altında.
Al-Monitor’un sorularını yanıtlayan Isal “Ekonomik açıdansa mülteciler, Türkiyelilere nazaran daha yüksek risk altındadır. Bunun birincil sebebi mültecilerin ekseriyetle kayıt dışı istihdama dâhil olmasıdır. Bunun birincil sonucu bu kişilerin, işlerini kayıtlı çalışanlara göre kolay kaybetmeleridir ayrıca işini kaybeden kişilere yönelik alınan ekonomik önlemlerin hiçbirinden faydalanamayan bu kişiler, işten çıkarıldıklarında tamamen mağdur olmaktadır. Mültecilerin, hâlihazırda aldıkları ‘Kızılaykart’ desteğine ek olarak faydalanabildikleri bir destek bulunmamaktadır. Bununla birlikte eğitime erişimi zaten güç olan mülteci çocuklar uzaktan eğitim modelinde daha da zorlanmaktadır. Bunun öncül sebepleri arasında dil bariyeri, akranlarıyla aralarında zorunlu olarak oluşan eğitim seviyesi farklılıkları ve ekonomik sıkıntılara bağlı olarak eğitim materyallerine erişim zorlukları yer almaktadır.”
Suriyelilerin salgından minimum etkilenmesi için ne yapılabilir? Isal, bu soruyu şöyle yanıtlıyor: “Öncelikle tüm idari gözetimlerin ve sınır dışı işlemlerinin derhal durdurulması gerekir. Bu önlem de yine yalnızca Suriyeliler için değil tüm mülteciler için alınması gereken bir önlemdir. Bununla birlikte mülteciler için ek ekonomik destek önlemleri alınmalı ve göçmen sağlık merkezleri güçlendirilmelidir. (...) Bunlarla birlikte salgınla ilgili kamu bilgilendirmelerinin çok dilli olarak hazırlanması da gerekmektedir. Salgına ilişkin olarak kullanılan bilgilendirici internet siteleri de dâhil olmak üzere tüm broşürler ve içerikler mülteci nüfusunun yoğun olarak konuştuğu dillere (başta Arapça ve Farsça olmak üzere) çevrilmelidir."