İsrail ile Hamas arasında 10 Mayıs’ta patlak veren son çatışmalarda iki olağandışı boyut var.
Birinci boyut bir ilk. Hamas gibi görece küçük çaplı bir terör örgütü İsrail gibi büyük bir askeri güce ültimatom vererek tüm güvenlik güçlerinin Kudüs’teki iki ihtilaflı noktadan çekilmesini talep etti. Hamas güvenlik güçlerinin El Aksa Camii yerleşkesi ve Şeyh Cerrah’tan ayrılmaları için mühlet bile verdi, akşam altıya kadar süre tanıdı.
İsrail elbette bu tehdidi ciddiye almadı ve her yılki olağan Kudüs Günü kutlamalarını gerçekleştirdi. Hamas ise saat tam altıda Kudüs’e altı roket attı. Roketlerden biri kentin dış mahallelerinden birine isabet etti. Saldırı tahribe yol açtı ancak can kaybı olmadı. Roket atışlarının tetiklediği sirenler Doğu Kudüs’te düzenlenen Yahudi bayrak geçiş törenini sekteye uğrattı. Bayrak geçidine katılanlar sığınaklara koştu. Aynı saatlerde Knesset’te Nazilere karşı kazanılan Müttefiklik zaferi vesilesiyle düzenlenen özel oturum da durdu, milletvekilleri genel kuruldan tahliye edildi.
Canlı olarak yayınlanan görüntüler Hamas’a dramatik zafer fotoğrafları olarak döndü. İsrail’i ise hazırlıksız yakalayarak, önde gelen İsrailli isimlerin son haftalarda yaptıkları övünçlü açıklamaları boşa çıkardı.
İsrail ile Gazze Şeridi arasındaki son çatışmaların ikinci benzersiz boyutu ise belki daha da şaşırtıcı: Başbakan Benjamin Netanyahu, siyasi hayatı ve hürriyeti için mücadele ettiği bu zorlu günlerinde eski müttefiki Hamas hareketinden ummadığı bir yardım aldı.
Roket saldırıları Yamina lideri Naftali Bennett ile Yeş Atid lideri Yair Lapid’in İsrail Cumhurbaşkanı Reuven Rivlin’e yeni hükümeti kurabileceklerini bildirmeye hazırlandığı gün başladı. Değişim bloğu adını verdikleri altı partili grup, koalisyon kurmak için son günlerde yoğun bir pazarlık içinde mutabakat anlaşmalarını tamamlamak üzereydi. Bloğun Netanyahu’nun yerini almak gibi neredeyse imkansız bir işi başarmak için üzerinde uzlaşması gereken sadece birkaç konu kalmıştı ki kıyamet koptu. Roket saldırıları, Gazze’deki hedeflere yönelik İsrail bombardımanı ve çoğunlukla Yahudi ve Arapların birlikte yaşadığı mahallelerde İsrail polisi ile Arap vatandaşlar arasında çatışmalar başladı.
Gelişmeler karşısında Knesset üyesi ve İslamcı Raam Partisi’nin lideri Mansur Abbas koalisyon görüşmelerine ara vermek zorunda kaldı. Abbas koalisyon görüşmelerine İsrail hükümetinde temsilcisi olan ilk Arap parti olma umuduyla başlamıştı. Raam ideolojik olarak Hamas’a yakın bir parti ve Abbas, İsrail güçlerinin Gazze’deki kardeşleriyle çatıştığı bir ortamda koalisyon anlaşmalarına imza atmayı göze alamazdı.
Neticede Hamas Netanyahu’ya ihtiyaç duyduğu can yeleğini atarak onu son 10 yıldır yürüttüğü siyasi ve güvenlik politikalarından dolayı ödüllendirmiş olabilir. Hamas’ın tarafından bakılırsa Netanyahu’nun siyaseti örgüte aslında epey katkıda bulundu.
Ortalık komplo teorilerinden geçilmiyor. Kimileri Netanyahu’nun, yardımcısı ve sağ kolu Kamu Güvenliği Bakanı Amir Ohana üzerinden Kudüs’teki gerginliği planlı olarak yükselttiğini öne sürüyor. Ohana’nın yeni atanan Emniyet Müdürü Yakov Şabati’yi devreye soktuğu iddia ediliyor.
Peki olaylar bu noktaya nasıl geldi? Filistin mahallesi Şeyh Cerrah’ta geçen ay başlayan gerginlikler Filistinli aileleri bir mahkeme kararına binaen evlerinden çıkarmak isteyen Yahudiler ile Filistinliler arasındaki uzun süreli hukuki ihtilafa dayanıyor. Gerilim ilerleyen günlerde dünyanın en kaygan ihtilaf noktası olan El Aksa Camii’ne sıçradı.
Polisin geleneksel Ramazan akşamı buluşmalarını engellemek için geçen ay Eski Şehir’e açılan Şam Kapısı’na metal bariyerler yerleştirerek uyguladığı tuhaf bir karar, ilk günlerde tarihi kapı çevresinde gece çatışmalarına yol açtı sonra çatışmalar El Aksa yerleşkesine uzandı. Ardından da Hamas’ın ültimatomu geldi.
İsrailli Yahudiler her yıl 10 Mayıs’ta Kudüs’ün doğusunun 54 yıl önce --1967’deki Altı Gün Savaşı’nda-- ele geçirilmesini ve kentin birleştirilmesini kutlarlar. Tarihte ilk kez bir dış güç, Hamas, bayrak geçiş töreninin de dahil olduğu kutlamaları sekteye uğratmayı başardı. Müslümanlar bu etkinliği, İsrail’in bölgesel hedefleri kapsamında Filistin Yönetimi’ni mümkün olduğunca kenara itmek için her yıl düzenlenen bir provokasyon olarak görüyor.
Çatışmaların siyasi sonuçları bir kenara, Netanyahu şimdi 2009’da iktidara yeniden geldiğinden bu yana yaptıklarının meyvelerini topluyor. Netanyahu “Hamas’ı yok etme” sözüyle iktidara gelmişti ama uzmanlar Netanyahu’nun yıllarca savunduğu topyekun savaştan kaçınarak hareketle bir ittifak içinde olduğunu değerlendiriyor. Dahası yabancı yardımların önünü açarak hareketin mali olarak güçlenmesine de yardım etti. Tüm bunlar Koruyucu Hat Operasyonu diye isimlendirilen 2014’teki savaşta ayyuka çıkmıştı.
Kısacası, Netanyahu’nun Hamas’ı bertaraf etmek gibi bir hedefi yoktu. Aksine güçlü bir Hamas’tan ve zayıf, acziyet içinde bir FY’den yanaydı. Sonuçta Hamas şimdi güçlü ve kendinden emin bir örgüt olarak Netanyahu’ya meydan okuyor ama bunu yaparken ona büyük bir yardım eli uzatıyor olabilir.
Tüm saldırgan söylemlerine rağmen Netanyahu’nun iktidar tarihi ihtiyat, pragmatizm ve askeri maceralara duyduğu nefreti yansıtıyor. İlerleyen günlerde içinde bulunduğu siyasi ve yasal açmazların bu temel özellikleri ne denli etkileyip etkilemediğini göreceğiz.
Paradoksal olarak, Hamas’la süren çatışmalar Netanyahu iktidarının değişmesi ihtimalini baltalıyor. Kanunen Lapid’in yeni hükümeti kurmak için üç hafta süresi var. Hamas’la çatışmaların da tam bu kadar süreceğine dair spekülasyonlar yapılıyor.
İsrail Savunma Kuvvetleri’ne Hamas’ın roket saldırılarına karşı sert misilleme talimatı verildi. Hava kuvvetleri 10 Mayıs’ı 11 Mayıs’a bağlayan gece bir dizi hedefi vurdu. Netanyahu bu kez sonuna kadar gidecek mi; yoksa çatışmayı hızlı bir şekilde sonlandırma eğilimini sürdürecek mi?
İşin bir diğer sıkıntılı boyutu da sürpriz unsuru. Son haftalarda yapılan askeri istihbarat değerlendirmelerine göre Hamas, İsrail ile uzun bir çatışma arayışında değildi. Bu analiz, büyük ölçüde Hamas’ın Gazze sorumlusu Yahya Sinvar’ın karakter ve eylemlerine dayanıyordu. Sinvar bölgedeki insani krizi hafifleterek iktidarını güçlendirmeye odaklanmış durumda.
Görünen o ki, İsrail istihbaratı Hamas’ın askeri kanat lideri Muhammed Deyf’in yıllar süren sessizliğini bozarak birkaç gün önce yaptığı sürpriz tehdidi de öngöremedi. İsrail’e geçen hafta yöneltilen bir dizi tehdidin fitilini ateşleyen Deyf’in yalnızca sesiyle de olsa yaptığı açıklama Gazze Şeridi’ndeki güç dengesini neredeyse bir gecede değiştirdi. İsrail’e göre Sinvar’ın askeri kanatla birlikte hareket etmekten başka pek bir seçeneği yok. Hamas’ın yurt dışında yaşayan liderleri --Halit Meşal ve Salih El Aruri-- ile Gazze’de bulunan liderleri --İsmail Haniye ve Sinvar-- arasında da bir güç mücadelesi söz konusu. Yurt dışındakiler İsrail’le çatışma ve askeri güç kullanmaktan yanayken Sinvar bölgede yaşayanların yaşam standartlarını iyileştirmek için sükunetten yana.
İsrail askeri istihbaratı 2014’teki Koruyucu Hat Operasyonu’ndan önce de Hamas’ın uzun süreli bir çatışma arayışı içinde olmadığı değerlendirmesini yapmıştı. O zaman çatışmalar 51 gün sürdü. Şu an muhtemelen Netanyahu hariç herkes bu çatışmaların daha kısa sürmesini umuyor.